Derek Parfit, “Sebepler ve İnsanlar” adlı kitabında, arzuların mümkün olduğunca karşılandığı bir yaşamın, rasyonel bir yaşam olduğu yönündeki teorisini ortaya attıktan hemen sonra, malum etik ikilemi tartışmaya açar: Örneğin; bir sanatçının eserini yaratmaya duyduğu büyük arzu, onun sosyal hayattan izole bir yaşam sürmesine neden olduğunda, bu yaşam şekli için rasyonel diyebilir miyiz? Bu soruya herşeye rağmen olumlu cevap vermek mümkün olabilir ancak eğer söz konusu insanı ölüme (hızlı ya da yavaş) sürükleyen bağımlılıklar olduğunda, halen rasyonaliteden söz etmek mümkün müdür?
Sigara ve tütün bağımlılık yaratma konusunda çok yüksek bir potansiyele sahiptir. Hatta sanılanın aksine sigaranın bağımlılık yaratma potansiyeli, kokainden bile yüksektir. Yapılan bir araştırmaya göre; kokain kullanmayı bırakan kişinin 4 yıl sonra bağımlılık semptomlarından kurtulmasına karşın sigara kullanıcılarının sigarayı bıraktıktan 30 yıl sonra bile mücadeleye devam ettiğini göstermiştir.
Nörolojik sebep
Nikotin tüketimine bağlı olarak, etkili bir nörotransmitter olan asetilkolin salınımı gerçekleşir. Asetilkolin; “odaklanma,” “mesafe koyma,” “bilincin tazelenmesi” ve “anda olma duygusu“nun yaşanmasına yol açar. Aynı zamanda bu madde ilham verici bir tecrübe yaşanmasına imkan verdiği için “uyarıcı” olarak da tanımlanır.
Arzu döngüsü
Bir reseptör, bir sinyal aldığında, vesikül (kesecik) içeriğini sinapsa gönderir ve o da bunu hemen yanındaki nörona iletir. Böylece bir patika oluşur. Sinapslerin içindeki nörotransmitterlerin düzenlenmesi sırasında yeniden emilme süreci ortaya çıkar.
Uyarıcı veya yatıştırıcı madde bu keseciği keskin bir iğne gibi patlatarak nörotransmiterin taşarak serbest kalmasına neden olur. Bu bozulan denge, sigara içen kişinin davranışının değişimine ve bağımlılıkla baş etmekte zorlanmasına yol açar.
Hamsterin umutsuzca tekerleği döndürmesinde olduğu gibi bağımlı, acımasız bir döngüye hapsolur. Döngü, büyük bir arzu (aş erme benzeri) ile başlar, maddenin alınması ile devam eder ve nihayetinde kayba yol açar. Bu döngü, “nörolojik patika”nın giderek güçlenmesine neden olur. Sonuç olarak, bu patika güçlenirken ihmal edilen diğer patikalar, başka hedeflerin gerçekleşmesini zorlaştırır.
Evrimimizin en kritik ilkesi olan “hayatta kalma ilkesi” gereği ortaya çıkan zevk arayışı, beynimizin en karanlık köşeleri olarak tanımlanan “sürüngen beyin” tarafından yönetilen ilkel arzuların karşılanması sürecinin aktive olmasına neden olur.
Bununla birlikte “maddeye duyulan arzu” madde bağımlılığının tek besleyici ögesi de değildir. Sigara içme alışkanlığı, tıpkı diğer alışkanlıklarımız gibi öğrenme sürecimizle de ilişkilidir. Yani sigara bağımlısına sigarayı hatırlatacak her türlü durum, yer ve zaman beynindeki o malum patikanın aktive olmasına yol açar.
Olumsuz ödül
Nikotin, dopamin nörotransmitterinin üretilmesini kolaylaştırır. Dopamin zindelik hissine (örofi) ve hedefe giden motivasyona yol açar. Reseptörlerimizin dopamin dalgası ile yıkandığı her seferinde arzuyla dolarız. Bunun yanı sıra nikotin beynimizdeki rahatlamadan sorumlu birimleri de aktive eder.
Bununla birlikte herkes bu alışkanlığa teslim olmaz. Ancak sosyal kabullenilme arzusu ve çeşitli teşvik edici faktörlerle bazı insanlar sigaraya başlar.
Sigara bağımlılarının fark etmedikleri şey; elde edilen zevkin, geleceğin mutluluğundan ödünç alındığıdır.
Sigarayı bırakmayı zorlaştıran diğer faktörler
Yukarıda anlatılan nörolojik mekanizmaların ötesinde sigarayı bırakmayı zorlaştıran sosyal ve ekonomik faktörler de vardır. Bunların başında sigaranın ucuz ve kolay ulaşılabilir olması gelir. İkincisi, uyuşturucu ve alkol gibi damgalanmaya yol açmamalarıdır. Ancak belki de hepsinden önemlisi, sigaranın sosyal olarak kabul edilir olmasıdır.
Oscar Wilde, nöroloji biliminin açıklamalarını bilmediği halde sigara ile ilgili olarak şöyle demiştir: “Sigara keyfin mükemmel bir türüdür. Çünkü bu büyük zevk, asla tam olarak tatmin edilemediğinden arzu daim kalır. Bir insan bunun ötesinde ne isteyebilir ki?”