Uzun süre aç kalmanın nefes kokusunu olumsuz etkilediğini hepimiz biliriz. Bilhassa en uzun yemek arasının verildiği gece uykusu sonunda, (yani sabah kalkınca) nefeste gerçekten çok rahatsız edici bir koku oluşur.

Vücudumuzda neler oluyor da uzun süre yemek yememek nefesin kötü kokmasına sebep oluyor diye merak ediyorsanız okumaya devam edebilirsiniz.

Besinlerin enerjiye dönüşme süreci

Vücudumuzdaki bütün organlar, fonksiyonlarını yerine getirmek için enerjiye ihtiyaç duyar. Bu enerji de kuşkusuz yediğimiz besinlerden elde edilir. Vücudumuz belirli enzimler ve asitlerin yardımı ile yiyecekleri sindirir. Sindirim sonucunda vücudumuz, bir tür şeker olan karbonhidratları başka bir şeker olan glikoza çevirir. Hücrelerin yaşaması için gerekli olan enerji glikoliz adı verilen enzimatik reaksiyonlar sonucunda, glikoz pirüvata indirgenir ve ATP (adenosin trifosfat; bitki ve hayvan hücrelerinin enerji sağlayıcısı) elde edilir.

Glikolizin metabolik patikası bir dizi aracı metabolit ile pirüvata dönüştürülür. Her kimyasal değişim (pembe kutucuk) farklı bir enzim tarafından gerçekleştirilir. Birinci ve üçüncü adımlarda ATP (mavi) tüketilirken, yedinci ve onuncu adımlarda ise ATP (sarı) üretilir. Altıncı ve onuncu adımlarda her glikoz molekülü iki defa oluştuğundan bu durum net bir enerji üretimine yol açar. Özünde glikoliz on enzim katalizli reaksiyon dizisidir. Glikoliz atmosferik oksijen kullanmaz ama glikoliz ürünleri, bazen oksijen kullanılarak metabolize edilir. (Fotoğraf: Thomas Shafee / Wikimedia Commons)

Düzenli aralıklarla bir şeyler yenildiğinde;

Karbonhidrat ya da protein açısından zengin bir öğün, kandaki glikoz seviyesinin yükselmesine neden olur. Bunun sonucunda pankreas insülin salgılar. Glikoz molekülleri, yeterli miktarda glikoz ve insülin temin edilebildiğinde glikojen zincirine bağlanır. (Glikojen; karaciğerde ve kaslarda bulunan, hidrolizle şeker veren karbonhidrattır.)

Glikojenin iki boyutlu şematik görüntüsü: Glikojenin protein çekirdeği glikoz birimlerinin dalları ile çevrelenmiştir. Her bir küresel granül, 30 bin glikoz birimi içerir. Fotoğraf: Mikael Häggström / Wikimedia Commons)

Sindirim tamamlandığında kandaki glikoz seviyesi düşmeye başlar ve sonuç olarak pankreas da insülin salgısını azaltır. Glikojen sentezi de böylece durur. Glikojen çoğunlukla karaciğer ve kaslarda depolanır. Kaslardaki glikojen, kas hücreleri için acil durumlarda kullanılacak yedek glikoz kaynağıdır. Bu nedenle uzun süre yemek yemediğimizde, vücudumuz enerji ihtiyacını karşılamak için kaslarda depolanan glikojen moleküllerini parçalamaya başlar.

Uzun zaman yemek yemediğimizde;

Düzenli aralıklarla yemek yediğimizde bütün vücut sistemlerimiz normal çalışır ve olağan dışı hiçbir şey fark etmeyiz. Ancak uzun bir süre yemek yemediğimizde fizyolojik, psikolojik hatta duygusal bazı değişimler geçiririz.

Örneğin, yeterince karbonhidrat tüketmediğimizde (Bu miktar genellikle günde 50 gramdan az karbonhidrat tükettiğimizde ortaya çıkar.) Karaciğer, tek enerji kaynağımız haline gelir ve tahmin edebileceğiniz gibi sağlanan enerjiden öncelikli olarak faydalanan organımız beynimizdir. Vücudumuzun toplam enerji harcamasının beşte biri beyin tarafından tüketilir. Beyin diğer organlar gibi enerji ihtiyacını vücudumuzun depoladığı yağ kaynaklarından doğrudan kullanmaz. Bu noktada keton cisimleri resme girer.

Keton cisimleri

Keton cisimleri, suda çözünebilen iki molekül içerir: Asetoasetik asit ve beta-hidroksibütrik asit. Bu ikisinin parçalanmasıyla da aseton ortaya çıkar.

Beyin, yağ asitlerinden ihtiyacı olan glikozu üretemediği için ya keton cisimlerini ya da amino asitleri kullanmak zorunda kalır. Bu nedenle uzun zaman yemek yemeyen, oruç tutan ya da yeterince karbonhidrat tüketmeyen insanların beyinleri, enerji elde etmek için keton cisimciklerini kullanmaya başlar. Bu ketojenik metabolizma, yağ depolarını yanmasına ve kanda keton cisimleri oluşumuna neden olur. Bu kan akciğerlere gittiğinde solunumla ciğerlerimize dolan oksijenle buluşur ve karbondioksitle nefesimizden dışarı atılır. Nefesin kötü kokusuna, çoğunlukla keton cisimlerinin parçalanması ile oluşan aseton kokusu neden olur. Açlıkla ilgili olmayan ancak açlık durumunda dişlere sıkışmış gıda partikülleri, tükürük bileşikleri ve ağızdaki bakteriyel metabolizmalar da kötü nefes kokusunu daha da kötüleşmesine yol açacak faktörler arasında sayılabilir.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar