İnsanlık tarihi boyunca, hatta insandan önceki türlerde bile hemcinsine karşı cinsel çekim davranışının var olduğu bilinmektedir. Bu gerçek, eşcinselliğin ortaya çıkmasında neyin ya da nelerin etkili olduğu konusundaki tartışmaların da çok uzun bir geçmişi olmasına yol açmıştır. Eşcinselliğin doğuştan geldiğini savunanlar kadar çevresel faktörlere bağlı olarak ortaya çıktığını savunanlar da vardır. Bu makale konu ile ilgili araştırmaları ve teorileri özetlemek için kaleme alınmıştır.

Doğuştan mı gelir?

Cinsel yönelimin doğuştan gelen yani genetik olarak aktarılan bir özellik olduğunu destekleyen bazı bilimsel çalışmalar yapılmıştır:

  • Tek yumurta ikizlerinde (genlerinin %100’ü aynı olan) iki kardeşin de eşcinsel olması, ayrı yumurta ikizlerine (ya da ikiz olmayan kardeşlere) oranla daha yüksektir.
  • Beyin görüntüleme teknikleri ile eşcinsel ve heteroseksüel bireylerin beyinlerindeki bazı bölgelerin farklı olduğu yönünde kanıtlar bulmuşlardır. (Bu durum erkek eşcinsellerde kadın eşcinsellere göre çok daha yaygın olarak gözlenmiştir.) Bu tür biyolojik bulgular epeyce çoğalsa bile bu durum, eşcinselliğin mutlaka doğuştan olduğunu kanıtlamaz. Zira beyin anatomisindeki farklılıkların doğum öncesi gelişim sırasında cinsiyet hormonlarının seviyesinden etkilendiğini ortaya koyan bazı kantılar mevcuttur.

  • Doğada eşcinsellik: Hayvanlar aleminde penguenlerden kuşlara, kertenkelelerden böceklere kadar yüzlerce türde homoseksüel ilişki gözlenmiştir. Yakın akrabalarımız olan bonobo maymunlarında eşcinsellik, sosyal ilişkileri güçlendirmek için kullanılan bir araçtır. Dolayısıyla eşcinselliğin tamamen doğal olduğu söylenebilir. Ancak hiç kuşkusuz doğal olması doğuştan olduğuna kanıt değildir.

Eşcinsellik ve doğal seleksiyon

Üremeye uygun olmayan cinsel yönelim davranışları, nasıl olur da gelecek kuşaklara aktarılabilir? Evrimin temel dinamiği olan doğal seleksiyon, eşcinselliğe neden olan genlerin (eğer varsa) devamına nasıl izin vermiştir?

Eşcinsellik ve akraba seçilimi

Evrimsel biyolojinin son derece önemli bir diğer kavramı olan akraba seçilimi, doğal seleksiyon itirazına güçlü bir yanıt olabilir. Çünkü kendileri daha az doğurgan olan eşcinsel bireyler, yeğenlerinin bakımına yardım ederek, türlerinin devamını sağlama konusunda büyük katkılarda bulunmaktadırlar. Üstelik eşcinsel bireyler de üreyebilir. Bunun örneklerine hayvanlar aleminde sıklıkla rastlanmaktadır. Örneğin, eşcinsel dişi martılar, üremek için erkek martılarla çiftleşir fakat yavrularını esas eşi olan dişi martı ile yetiştirirler.

Bir başka teori;

Erkeklerin eşcinsel yöneliminde payı bulunan bazı genlerin aynı zamanda kadınların verimliliğine katkı sağlamasıdır. Bu sayede evrim sürecinde bu genlerin aktarılması ve çoğalması mümkün olmuş olabilir.

Sonuç;

Cinsel yönelimle ilgili uzunca bir süredir yoğun olarak yapılan araştırmalara karşın bunun neden kaynaklandığı henüz kesin olarak bilinmemektedir. Bilim insanlarının büyük bölümü bütün diğer sosyal davranışlarda olduğu gibi cinsel yönelimin hem doğuştan hem de çevresel koşulların bir sonucu geliştiği görüşünü paylaşıyor. Hatta tam olarak eşcinselliğe yol açan bir gen (eşcinsellik geni) bulunsa dahi eşcinselliğin ortaya çıkmasında kültürel bir etki yoktur diyemeyiz.

Kaynaklar

Benzer Kanıtlar