Var olmanın dayanılmaz ağırlığı omuzlarımıza çöktüğünde, birçoğumuz hüzünlü parçalar dinlemek isteriz. Bu çok garip bir durum değil mi? İnsan neden üzüntüsünü hafifletecek, neşeli şarkılar yerine derinleştirecek olanları seçer?

Hüzünlü olduğumuzda neşeli müzik dinlemek kulağa daha mantıklı görünmesine karşın çoğunlukla işe yaramaz. Hatta tam tersine hüzünlüyken dilenilen neşeli müzik, kendimizi daha da kötü hissetmemize yol açar.

Üstelik hüzünlü şarkılar dinleme arzusu sadece depresif, mazoşist vb. eğilimleri olan insanlarda değil zaman zaman herkeste ortaya çıkıyor. Zaten öyle olmasaydı bu kadar çok hüzün temalı şarkı da yapılmazdı. Bu arzu genel bir eğilim olduğuna göre; bunun altında yatan bariz nedenler olmalı öyle değil mi? Bu makalede, hüzünlü şarkılar ile ilgili aşağıdaki kaynaklar bölümünde yer alan bilimsel çalışmalardan derlenen bilgiler özetlenmiştir.

Hüzünlü Şarkılar Hüzünlü İnsana Ne Sağlar?

Hüzünlü olduğumuzda hüzünlü parçalar dinlemek; uyandırdığı duygu ve düşüncelerle, içine düştüğümüz gerilimin azalmasına yol açar. Bu şarkıların uyandırdığı duygu ve düşünceler şöyle özetlenebilir:

  • “Anlaşılma” duygusunu yaratır. (Yaşadıklarım, hissettiklerim anlaşılır şeyler, yeryüzünde pek çok insan beni anlayabilir.)
  • Yalnızlık hissini azaltır. (Benim üzüldüğüm şeylere üzülen birçok insan var. Yalnız değilim.)
  • Yaşananların ve hüzün duygusunun normal olarak algılanmasını sağlar. (Bu üzüntüleri yaşayan milyonlarca insandan sadece biriyim, yaşadıklarım üzücü ama normal.)
  • Olumsuz duyguların ortaya konmasını sağlar. Aristoteles hüzünlü şarkıların bir katarsise yani boşalmaya yol açtığı için sevildiğini söylemiştir.

Peki ya Neşeli Olduğumuzda?

Hüzünlü parçaları dinlemek için her zaman derin kederlere düşmek de gerekmez. Kendimizi gayet iyi hissederken de hüzünlü parçalar dinlemek isteyebiliriz. İnsanların pek çoğu, çocuk şarkısı gibi sadece neşe ve mutluluk ifade eden şarkıları sıkıcı ve basmakalıp bulduklarını, buna karşın içinde olumsuz durum ve duyguların anlatıldığı şarkıları daha dokunaklı ve anlamlı bulduklarını bildirmişlerdir. Konu ile ilgili bir araştırmada, hüzünlü parçaların bir dizi pozitif estetik duyguyu harekete geçirdiği görülmüştür. Bununla birlikte empati kabiliyetini ölçen testten yüksek puan alan deneklerin, hüzünlü parçaları; duygusal uyanışlara yol açtığı ve bu durumu zevkli ve tatmin edici buldukları için tercih ettikleri gözlemlenmiştir.

Hüzünlü Müzik ve Romantizm

Hüzünlü müzikler, bir çeşit romantizme de yol açar. Bunlarda gerçek hayatta hüzne karşılık gelen tehditler ve tehlikeler söz konusu değildir. Bu da dinleyicinin hüzün gibi tatsız bir duygudan zevk almasını olanaklı kılar.

Prolaktin

İnsanların hüzünlü müzikten zevk almasının bir diğer nedeni hipofiz hormonu olan prolaktindir. Prolaktin vücudun süt salgısını canlandıran hormon olarak bilinir ancak aynı zamanda bazı psikolojik etkilere sahiptir. Hem erkeklerde hem kadınlarda ağrıyı ve üzüntüyü hafifletir. Keder halindeyken, prolaktin huzur, sakinlik ve teselli duygusu yaratır, böylece keder durumunun kontrol edilemez bir şekilde yükselmesini önler.

Hüzünlü bir müzik dinlediğimizde, beynimizi üzücü bir şey olduğuna ikna edip, prolaktin salgılamaya teşvik ederiz. Tıpkı hasta numarası yapıp, çalışmak yerine keyif yapmak gibi, bedenimiz gerçek bir trajedi olmadığı halde elde ettiği prolaktinin keyfini sürer.

Ağlama Arzusu

Bazı insanlar hiç de üzücü bir şey söz konusu değilken bile bastırılmış duygularını serbest bırakmak ve ağlamak isterler. Hüzünlü müzikler buna yardımcı olabilir. Bununla birlikte hüzünlü müzik, dinleyicilerine yaşanmış önemli olumsuz olaylarla ilgili duygu ve düşünceleri yeniden irdeleme ve onlarla ilgili olumlu çıkarımlar yapma imkânı tanır.

Üzüntü Gerçekçi Olmamızı Sağlar!

İnsanların üzgün olduklarında karamsar olduklarını düşünürüz. Oysa bir araştırma, insanların üzgün olduklarında daha gerçekçi olduklarını ortaya koymuştur. Buna depresif realizm denir. Mutlu olduğumuza kıyasla hüzünlü olduğumuzda ön yargıların etkisi azalır ve daha detaylı düşünme imkanına kavuşuruz. Hüzünlü müziklerin depresif realizmi tetiklediğine inanılmaktadır.

Peki Hüzünlü Müziğin Hiç mi Olumsuz Yönü Yok?

Buraya kadar okuduklarınız, bir “Dönülmez Akşamın Ufkundayım” ya da daha da fenası “Makber” dinleme arzusuna yol açtıysa lütfen okumaya devam edin. İnsanlar pek çok bakımdan olduğu gibi hüzün ve üzüntü hassasiyeti konusunda da farklıdır. Cinsiyet, sosyal ve kültürel normlar, geçmiş deneyimler, fizyoloji vb. etkenler hüzünle ilişkimizi belirler. Yani hüzünlü parçalar, bazılarımıza iyi gelirken bazılarımıza iyi gelmez. Doğal bir üzülme süreci ile hüznü bir yaşam şekli haline getirmek arasındaki sınırı doğru belirlemek önemlidir. Bununla birlikte derin bir hüznün klinik depresyon ile ilişkili olabileceği unutulmamalıdır.

Kısacası ağlamaya ihtiyacınız olduğunu düşünüyor ve bunu hüzünlü bir parça dinleyerek yapmak istiyorsanız kendinize engel olmayın ama bunun bir hüzün girdabına dönüşmesine izin vermeyin!

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar