Pek çok sebeple zaman zaman gergin ve endişeli hissederiz. Gerginlik ve endişe arttığında vücudumuzda bir takım fizyolojik değişimler ortaya çıkar. En sık rastlanan semptomlar; avuç içlerinin terlemesi ve kalp atış hızının artmasıdır. Bir de nadir olmakla birlikte çoğumuzun aşina olduğu, eskilerin “içim boşaldı” diye tarif ettikleri bir semptom vardır. Neden söz ettiğimizi anladınız mı? Hani midemiz ayaklarımıza doğru çekiliyormuş gibi bir his.

Kısa Cevap: Bunun sebebi, vücudumuzun sempatik sinir sisteminin devreye girerek kaç ya da savaş tepkisi vermesidir. Şimdi bu konuya biraz daha yakından bakalım.

Kaç ya da Savaş Tepkisi

Kendimizi korumak konusunda güçlü bir içgüdüye sahibiz. Vücudumuz bunu iki otonom sinir sistemi sayesinde gerçekleştirir: Sempatik ve Parasempatik Sinir Sistemi.

Not: Otonom (özerk) denilmesinin nedeni, bunları bilinçli bir şekilde kontrol edemeyişimizdir.

Sempatik sinir sistemi, hayatta kalmamızı sağlayan iki temel görevi yerine getirir. Bunlardan ilki homeostazi (bedenin içinde düzenli bir şekilde geçekleşen iç işleyiş mekanizmaları, daha detaylı bilgi için burayı tıklayabilirsiniz.) ikincisi ise kaç ya da savaş tepkisidir.

Sempatik ve parasempatik sinir sistemi, insan vücudunun iki temel modunu düzenler: Sakin mod ve coşkun mod. Vücudumuz; yemek yerken, uzanırken, kitap okurken vb. öngörülebilir aktiviteler sırasında sakin moddadır. Ancak kendimizi korumamız gerektiği zaman kaç ya da savaş tepkisine yol açan coşkun moda gireriz. Adından da anlaşıldığı gibi kendimizi korumamız gerektiğinde vücudumuz, kaçmaya ya da savaşmaya hazırlanır. Kaçma da savaşma gibi benzer fizyolojik değişimler gerektirir. Beynimiz bir tehlike ile karşı karşıya kaldığını fark ettiği anda adrenalin, kortizol vb. hormonlar ve nörotransmitterler salgılar.  Bu bileşikler, vücudumuzu pek çok bakımdan etkiler:

  • Kalp atış hızı artar ve daha derin nefesler almaya başlarız. Böylece vücudumuzdaki oksijen seviyesi yükselir.
  • Görüş alanı daralır ve terleme ortaya çıkar.
  • Duyularımız keskinleşir, daha iyi işitmeye ve koku almaya başlarız.

Kendini koruma içgüdüsü hemen hemen bütün canlılarda vardır. Sahibi olduğumuz bu özel tepkiler dizisi, evrimimizin erken bir döneminde gelişmiştir. Yüzbinlerce yıl önce avlanmak ve av olmamak kolay bir iş değildi. Savaş ya da kaç tepkisinde daha iyi olan atalarımız, hayatta kalmayı başarırken onlar kadar başarılı olmayanlar evrim süzgecinden geçemediler. Artık koşarak bir yırtıcı hayvandan kaçmak zorunda olmasak da tehlike karşısında vücudumuzda gerçekleşen fizyolojik tepkiler aynen devam ediyor. Herhangi bir ciddi tehdit algıladığımızda vücudumuz coşkun moda geçiyor ve kaç ya da savaş tepkisi veriyoruz. Yani karanlık bir sokakta yürümek zorunda kaldığımızda (bir de üstelik kadınsak daha da fena) kaplandan koşarak kaçmaya çalışan prehistorik bir atamızın vücudunda neler oluyorsa aynısı bizim vücudumuzda da gerçekleşiyor.

İç Boşalması

Vücudumuz coşkun moda girdiğinde, enerjiyi koruma eğilimi gösterir. Bildiğiniz gibi oksijen, vücudumuza kan dolaşımı sayesinde yayılır. Bu nedenle bir organ aktif duruma geldiğinde aktif olmadığı zamana göre daha fazla kana ihtiyaç duyar. Savaş ya da kaç tepkisi ortaya çıktığında kanımız iç organlarımızdan savunma ve saldırı amaçlı hareketleri yerine getirmek üzere kol bacak vb. kaslara taşınır. Adrenalin ve kortizol salınımı, aslında vücudumuza, kaslarımızın acil kana ihtiyaç duyduğunu haber veren sinyallerdir. Mide ve bağırsaklar, sinirim işini derhal durdurur. Kan süratle midemizden bacaklarımıza doğru hareket eder ve bu hareket, midemiz ve bağırsaklarımız sanki aşağı doğru düşüyor gibi hissetmemize neden olur.

Buna ek olarak; sinir dalgaları ile hormonların aşırı salınımı vücudumuzdaki tüm kasların kasılıp gevşemesine neden olur. Kan dolaşımı bacak ve kol kaslarına doğru hızla hareket ettiğinde, karnımızda kelebekler uçuyor gibi bir his yaşarız.

Ancak endişe süresi uzadığında ve harcadığımız efor çok arttığında midemizdeki hoş “kelebek uçma” algısı, nahoş algılara dönüşebilir. Çünkü endişe ve öfke gibi duygular, nabzımızı yükseltir ve daha derin nefes almaya başlarız. Bu da bağırsaklarımızda ihtiyaç olduğundan daha fazla oksijen varlığına yol açar. Yani karın bölgemiz genişler ve bu da karnımızı normalden daha aşağıdaymış gibi hissetmemize neden olur.

Sonuç olarak; içiniz boşalıyormuş gibi hissettiğinizde korkmayın. Bu doğal bir savunma mekanizması tepkisidir. Ancak unutmayın bunun birkaç adım sonrası mide bulantısı, baş dönmesi ve kusma olabilir. Endişe ve stres anında bu deneyimleri yaşadıysanız, bunun doğal bir fizyolojik tepki olduğunu bilmek, yatışmanıza katkı sağlayacaktır. Ancak bu durumu sıklıkla yaşıyorsanız, kronik bir anksiyete bozukluğundan muzdarip olabileceğiniz ihtimalinin bir uzman tarafından değerlendirilmesi yerinde olur.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar