Korku filmlerini herkes eğlenceli bulmaz ama meraklıları da az değildir. Eğer film kahramanının ölümcül deneyimlerini soluğunu tutarak ve gerim gerim gerilerek izlemenin nasıl bir keyfi olabileceğini anlamakta zorluk çekiyorsanız bu makale size yardımcı olabilir.

Neden Bazı İnsanlar Korku Filmlerini Sever?

1. Mutlu Son

Korku filmi izleme deneyimi genellikle devamlı bir gerginlik, nefes tutma ve sürekli olarak kahramanı bir konuda uyarma arzusuyla dolup taşma deneyiminden oluşur. Bununla birlikte kahramanımız hayatta kaldıkça ya da zor durumlardan kurtuldukça memnuniyet ve rahatlama duygusu hissederiz. Bu da izleyiciye ölümün üstesinden gelme illüzyonu yaratır.

Bu teoriye, bütün korku filmlerinin mutlu sonla bitmediği ve birçok izleyici için mutlu sona ulaşma umudunun iki saat boyunca kokmanın sıkıntılarını karşılamaya yetmeyeceği söylenerek itiraz edilebilir.

2. Gerilim ve Belirsizlik

Bir diğer görüşe göre korku filmlerinin cazibesinin altında yatan temel dinamik belirsizlik ve korkudur. Filmin neden olduğu şiddetli gerginlik, kişinin kendi yaşamından ve kendi sıkıntılarından uzaklaşmasını sağlar. Psikolojik olarak kendi yaşamından uzaklaşmak yeni bir perspektiften kendi yaşamını değerlendirme imkanı sunduğu için caziptir. Ancak bunun da ötesinde izleyici, filmdeki sıkıntılarla kendi sıkıntılarını ister istemez kıyaslar ve kendi sıkıntılarının aslında pek de büyük olmadığına kanaat getirir. Sonuçta modern insanın hayatındaki sıkıntıların çoğu ölüm kalım meselesi değildir.

Üstelik belirsizliğin ve tekinsizliğin genel bir cazibesi vardır. Bu unsurlar doğru kullanıldığında dikkatimizin yoğunlaşmasını sağlar. Bu yönüyle korku filmleri aşk ve komedi film türünün tam tersidir.

4. Nörotransmitterler ve Risksiz Heyecanlar

Korku filmi izlemek, bungee jumping ya da lunaparklardaki heyecan verici aletlere binmeye benzer. Bu faaliyetler sırasında yaşanan korku, beynimizin dopamin, serotonin, endorfin ve adrenalin dahil olmak üzere bir dizi nörotransmiter ve hormon salgılamasını sağlar.

Kendimizi kahramanın yerine koyar, beynimizin aktivitelerini sanki film kahramanıymış gibi düzenler ama aslında kahramanın içinde bulunduğu risklerden hiçbirini göze almak zorunda kalmayız. Mutluluk ve heyecan verici hormon kokteyli vücudumuza yayılırken sıcak battaniyemiz, yumuşak divanımız ve patlamış mısırın iştah açıcı kokusu keyfimize keyif katar.

Bu tip arayışların en yoğun görüldüğü dönem ergenliktir. İşte bu sebeple korku filmleri de genellikle 15-20 yaş arasındaki sinema severler için çekilir. Bununla birlikte korku filmleri, kadınlardan çok erkeklerin ilgisini çeker. Kanlı vahşet içeren korku filmleri daha çok erkek ergenlerin kanlı olmaktan çok gerilim unsurları taşıyanlar ise daha çok kız ergenlerin ilgisini çeker.

5. Kolektif Korkuları Bertaraf Etmek

Günümüz korku filmlerinin çoğu, toplumun bazı kolektif korkularını yansıtmaktadır; örneğin, teknolojik ya da biyolojik bir deneyin yanlış gitmesi, ölüm saçan seri katillerin ve psikopatların varlığı, şehri ölüm tuzağına dönüştüren uzaylılar ya da zombiler gibi…

Bu görüşe göre korku filmi, genellikle toplumun kolektif korkularının üstesinden gelinmesi arzunun dışa vurumudur. Örneğin 1954 yılında yapılan Godizilla. Filmde nükleer radyasyon korkunç bir yaratığın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunun aslında II. Dünya Savaşı’nı sona erdiren nükleer saldırıların, kalıcı etkileri konusundaki ortak kaygının ince ve örtülü bir temsili olduğu öne sürülür. Bu nükleer canavarı yemek, toplu korkuların üstesinden gelmenin bir yolu olarak görülebilir.

Bu beş teori, korku filmi izlemeyi seven insanların neden sevdiklerini anlamaya yardımcı oluyor peki ama ya sevmeyenler? 

Neden Bazı İnsanlar Korku Filmlerinden Nefret Eder?

Herkes korku filmi izleme deneyimini sevmez. Eğer bunlardan biriyseniz çok iyi bilirsiniz ki izlediğiniz filmin etkisi günler hatta haftalarca devam edebilir ve size keşke o filmi izlemeseydim dedirtir. Anksiyete ve korku farklı şeylerdir. Anksiyete bir şeyin olma ihtimaline karşı duyulan endişedir. Temelini gelecekte bulur. Aslında korku filmi izlerken bunun gerçek olmadığını biliriz ancak gerçek hayata geri döndüğümüzde hissettiğimiz endişe devam ediyorsa iki saatlik heyecan verici etkinlik günlerce süren pişmanlığa neden olur.

Bazı insanlar ne tür korku filmleri izleyecekleri konusunda çok seçici olabilirler. Kendi yaşamlarında karşılığı olabilecek korkuları tetikleyecek filmlerden kaçınabilirler. Çocukları olan birinin bebek bakıcısının katil olduğu bir filmi izlemek istememesi gibi.

Ancak bütün bu sebeplerin dışında bazı insanlar korku filmi izlemekten hoşlanmaz. Bu durum, nörobiyologların son keşiflerinden biri olan serotonin salgı seviyesinin insandan insana değişmesinden kaynaklanıyor olabilir. Yaşadığımız korkuyu telafi edecek kadar seratonin salgılamıyorsak korku filmlerini cazip bulmayız. Çekilen sıkıntının sonucunda bir ödül almıyor herhangi bir fayda sağlamıyorsak sıkıntıyı neden çekelim öyle değil mi?

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar