Zebra denildiğinde genellikle akıllara bazı yönleri ile ata, bazı yönleri ile eşeğe benzeyen, çizgili derisiyle ise benzersiz sevimli bir hayvan gelir. İnsanoğlu atı ve eşeği evcilleştirirken acaba neden zebraları da evcilleştirmemiş diye merak ettiyseniz cevabını burada bulabilirsiniz.

İnsanla Zebranın Karşılaşması

Bildiğiniz gibi ilk modern insan yani Homo sapiens, ilk önce Afrika’da ortaya çıkmış ve oradan dünyaya yayılmıştır. İnsanoğlu yeni bölgeler keşfetmiş ve bu bölgelerde, o bölgeye özgü daha önce görmediği hayvanlarla karşılaşmıştır. Atlarla ilk kez Kuzey Amerika’da karşılaşmış, bu hızlı koşan, güçlü ve uysal mizaçlı hayvanın etini yemek yerine onları evcilleştirerek, ulaşım ve haberleşme alanında kullanmayı daha faydalı bulmuş ve o tarihten sonra atlar, dünyaya insanlar eşliğinde yayılmaya başlamıştır.

Uysal bir tür olan at, ilk kez insanla karşılaştığında korkma ya da kaçma davranışı göstermemiştir. Çünkü insan; orta halli bir primattır, üstelik atları avladıkları ve yedikleri de hiç görülmemiştir. İnsan, atı evcilleştirip, çiftleşmesine de müdahale etmeye başlayınca, atlar giderek daha uysal bir tür haline gelmiştir. Ancak insanoğlu atların eko sistemlerinin dengesini korumayı başaramadığından bugün vahşi at bulmak hiç kolay değildir. Belgesellerde gördüğümüz vahşi at sürüleri ise aslında evcilleşmiş olan atalarından doğmuş ancak vahşi yaşama geri dönmüş olan atlardır. Yani aslında teknik olarak vahşi oldukları söylenemez.

Zebraların ortaya çıkış bölgesi ise tıpkı insan gibi Afrika’dır. Görünen o ki insanın, zebrayı evcilleştirmeyi akıl etmesinden çok önce türlerimiz birbirini yakından tanımıştır. İnsanın avcı, zebranın av olduğu geçmişimiz nedeni ile bizim için aslan, kaplan neyse biz de zebra için aynı şeyiz. Çünkü insanın zebraları evcilleştirmeye kalkıştığı dönemde zebralar, mağara adamlarının kendilerini avladığını biliyorlardı. Bu yüzden zebralar, içgüdüsel olarak insandan korkar ve insanla karşı karşıya gelmesi durumunda hayatta kalma refleksi ile saldırgan davranışlar sergilerler. Türlerin sahip oldukları eğilimler ve mizaçlar, türün evrimi boyunca gelişir ve yerleşir. Bu içgüdülerden bazıları, beynin fizyolojisinin bir parçası haline gelir. İşte bu sebeple zebralar, insana itaat etmez ve esaret altında tutulduklarında agresifleşir ve birbirlerine zarar vermeye başlarlar.  Üstelik insanların arzu ettiği kadar verimli üremezler. Doğal ortamlarını andıran hayvanat bahçelerinde bile hayvanat bahçesinin uyumlu misafirlerinden biri değildirler.

Görünüşleri şirin ve zararsız olan zebraların hayvanat bahçesinin korumasına karşın bazı insanlara saldırdıkları ve ciddi şekilde yaralanmalara sebep oldukları bilinmektedir. Zebranın çiftesi kadar ısırığı da ölümcül olabilir. 

Evcilleştirme Çalışmaları

19. ve 20. yüzyıl boyunca bilhassa kolonizasyonun yükseldiği dönemde insanoğlu, zebrayı evcilleştirmek için pek çok çalışma yapmıştır. Ancak harcanan onca çabaya ve birçok farklı yöntem denenmesine rağmen ilerleme kaydedilmemiştir. Çünkü zebralar doğaları gereği agresif, davranışları öngörülemez ve refleksleri keskindir. Üstelik insanı yırtıcı bir hayvan olarak görürler ve bu yüzden de insanla karşı karşıya geldiklerinde saldırgan davranışlar sergileyip, insandan kaçmaya çalışırlar.

Bir hayvanın evcilleştirilmesi için üç temel kriter vardır. Birincisi hayvanın sakin mizaçlı olması, ikincisi esaret altında üremesi; üçüncüsü ise saldırgan davranışlar sergilememesidir. Ancak zebra bu üç kritere de uymaz. Zebralar aniden acımasız davranışlar sergileyebilen hatta kendi türüne bile saldırabilen hayvanlardır. Göçebe olduklarından aslanlar gibi belli bir bölgede yaşamazlar ve bu nedenle belli bir bölgede yaşamak da doğalarına uygun değildir.

Agresiflikleri ve güçlü vücut yapıları, yanlarına yaklaşan herhangi birisine ciddi hasar verebilecekleri anlamına gelir. Sonuç olarak tüm hayvanlar evcilleştirilemez ve zebralar da bunlardan biridir.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar