Dondurma, çikolata ve gazlı içecek gibi besin maddelerine karşı hissettiğimiz arzunun temelinde, hepimizin gayet iyi bildiği gibi şeker vardır. İnsanoğlu şekerin tadını evrimsel nedenlerle çok cazip buluyor. Ancak her geçen gün şekerin sağlığımızı olumsuz etkilediğini kanıtlayan, yeni bir araştırma bulgusundan daha haberdar oluyoruz. Bilhassa sağlık programlarında, şekerin vücudumuz için adeta zehir olduğu söyleniyor. Öte yandan beynimizin şekerle çalıştığı, bu yüzden şekerin tüketilmesi gereken bir besin olduğu da söyleniyor. Dahası şeker çarpması diye tabir edilen, aşırı şeker tüketmenin yorgunluğa ve keyifsizliğe yol açtığını da biliyoruz.

Özetleyecek olursak; şekerin tadına bayılıyoruz, beynimiz şekerle çalışıyor fakat bununla birlikte şeker sağlığımızı ve psikolojimizi bozuyor. Bu bilgilerin yarattığı kafa karışıklığı gidermek için şekerin ne olduğuna ve beynimizi nasıl etkilediğine daha yakından bakmalıyız.

Şeker Türleri

Bir karbonhidrat olan şekerin dört temel türü vardır. En basit formu glikozdur. Glikoz vücudumuzun bütün hücrelerinde ve hemen hemen bütün gıda maddelerinde bulunur. Fruktoz meyve ve sebzede bulunan şeker türüdür. Çayımıza kahvemize attığımız şeker ise fruktoz ve glikozun karışımından elde edilen sakarozdur. Dördüncü tür ise son yıllarda geliştirilmiş olan mısır şurubudur. (Şeker türlerinin vücudumuzda nasıl işlendiği ile ilgili daha detaylı bilgi almak isterseniz burayı tıklayabilirsiniz.)

Beynimiz Gerçekten Şekerle mi Çalışır?

Tükettiğimiz yiyeceklerin birçoğu vücudumuz tarafından kullanabileceği enerji türü olan glikoza çevrilir. Organlarımızın çalışabilmesi için glikoz gereklidir. Beyin, tek başına vücudun tükettiği toplam glikoz miktarının beşte birini tüketir. Yani beynimizin ihtiyacı olan glikozdur. Fruktoz, sakaroz ve mısır şurubu ise beynin ihtiyacını karşılamak şöyle dursun bazı fonksiyonlarının zayıflamasına yol açar.

Şekeri Neden Severiz?

Şekerli bir besin maddesini ağzımıza attığımız anda dilimizin tat tomurcukları beynimize bir sinyal gönderir. Bu sinyal, beynimizin ödül sistemini aktive etmekten sorumlu bir nörotransmitter olan dopamin salınımını harekete geçirir. Dopamin, kendimizi iyi ve mutlu hissetmemize yol açan motivasyon artırıcı bir hormondur. Dopamin salgılandığında, şeker yemenin iyi geldiği algısı oluşur. Bu etki, ödül sistemini öylesine güçlü bir şekilde uyarır ki uyuşturucu madde ve sigara bağımlılığı gibi dopamin reseptörlerini hiperaktif bir duruma getirir. (Neyse ki tam olarak madde bağımlılığındaki mekanizmalar devreye girmez.) Hiperaktif duruma gelmiş olan dopamin reseptörleri, dopamin patlamasına bu da şeker tüketme arzusunun artmasına yol açar.

Şeker, beynimizde dopamin yanı sıra bir başka nörotransmitter olan serotonin salgılanmasına da yol açar. Serotonin, mutlu hissetmemizi sağlayan kimyasaldır. Mutlu hissetmenin nesi yanlış olabilir ki diye düşünmüş olabilirsiniz. Ancak ne yazık ki madalyonun bir de diğer yüzü var. Çok fazla şeker yediğimizde, aşırı miktarda serotonin salgılarız. Bu da serotonin salgılama kapasitemizi aşmamız anlamına gelir. Fazla salgılanmanın ardından beynimizdeki serotonin düzeyi olması gerekenin altına iner ve depresif etkilere yol açar. Üstelik kanımızdaki aşırı şeker, aşırı insülin salgılanmasına bu da enerji dönüşüm sürecinin duraksamasına yol açar. Zira fruktozu sindirebilen tek organımız karaciğerdir. Karaciğerin aşırı çalışması şekerin yağa dönüşmesine ve şeker çarpması diye tabir edilen olumsuz ruh haline ve bitkinlik hissine yol açar.

Bilişsel Yeteneklerin Zayıflaması

Araştırmalar, şekerin beyin zarında serbest radikaller oluşturduğunu göstermiştir. Serbest radikaller, sinir hücrelerinin sinyal gönderim kabiliyetini azaltır ve dolayısıyla bilişsel yeteneklerimiz (hafıza, bilgi işleme vb.) zayıflar. Üstelik son yapılan araştırmalar, bilişsel yeteneklerin insülin hormonu ile de ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. İnsülinin, sinir hücreleri arasındaki bağı güçlendirdiği ve böylece sinir hücrelerinin iletişim kabiliyetini artırdığı anlaşılmıştır. Ancak aşırı miktarda şeker tükettiğimizde bağırsaklardaki insülin miktarı yükselir ve beyindeki seviye düşer.  Beyindeki insülin seviyesinin düşmesi de bilişsel yeteneklerin zayıflaması anlamına gelir.

Bilimin henüz bunları keşfetmediği zamanlarda, sınava girecek çocuklara, zihni açılsın diye pasta yedirilirdi ama şimdi yaramaz çocuklar daha da yaramaz olmasın diye şeker yasaklanıyor.

Haletiruhiye

Çok fazla şekerli gıda tüketmek, kanımızdaki şeker seviyesinde ciddi dalgalanmalara yol açar. Kan şekeri seviyemizin aniden yükselip, aniden düşmesi, ruh halimizde de dalgalanmalara yol açar. Sinirlilik, bilişsel işlemlerde yavaşlama ve bunlara tuz biber eken bitkinlik hissi bir araya gelerek ruh halimizi olumsuz etkiler.

Ne yapabiliriz?

Kendinizi üzgün hissettiğinizde çikolata yemek gibi bir alışkanlığınız varsa çikolatanın yerine tam tahıllı bir besin koymaya çalışın. Tam tahıllı besinler hem doyma hissi yaratır hem de şeker ihtiva ettiğinden serotonin salgılanmasına yol açar.

Şeker yeme arzusu şiddetli bir şekilde hissedilir olduğunda, arzuyu yatıştırmanın en iyi yolu meyve yemektir. Meyve şeker içerdiği gibi lifler de içerdiğinden sindirilmeleri uzun sürer ve bu sayede insülin seviyesinde, sakaroz ve mısır şurubu tükettiğimizde olduğu gibi dalgalanmalara yol açmaz.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar