Dünya, Suriye’de Aleviler ve Sünniler arasındaki ayrımı, 2011 yılında Alevi bir aileden gelen Beşar Esad’a karşı başlayan ayaklanma ile keskinleştiğini düşünse de gerginliğin oldukça uzun bir geçmişi vardır. Her zaman olduğu gibi mesele dini olmaktan çok politiktir. Esad’ın ordusunda yüksek rütbelerde Alevi subaylar görev yaparken Özgür Suriye Ordusu ve diğer muhalif gruplarının çoğu Suriye’nin Sünni çoğunluğundan gelmektedir.

Suriye’de Alevileri ve Sünnileri karşı karşıya getiren iç savaşı anlayabilmek için bu ikisi arasındaki ayrımın tarihsel köklerine bakmak gerekir.

Suriye Alevileri

Müslümanların %90’ı Sünni olduğundan Müslüman dünyasında bütün diğer gruplar birer azınlıktır. Bu durum Lübnan ve Türkiye için de geçerlidir. Ancak ülkemiz Alevileri ve Suriye Alevileri farklı tarihsel kökenlere sahiptirler. (Hatta İngilizce de Türk Aleviler için “Alevi” ismi kullanılırken Suriye Alevileri için “Alawite” ismi kullanılmaktadır.) Alevilikle Şiilik de sıklıkla birbirine karıştırılır. Esad yönetimi ve İran rejimi (1979’dan gerçekleşen İran Devriminden sonra) arasındaki sıkı stratejik ittifak ve her iki grubun da Hz. Ali’yi, Hz. Muhammed’in esas mirasçısı olarak görmesi bu ikisinin birbirine karıştırılmasına neden olur. Oysa bu ikisi arasında tarihsel bir yakınlık yoktur. Aleviler hiçbir zaman Şiiliğin bir parçası olmamıştır. Etnik köken olarak da farklıdırlar. İranlılar Pers, Aleviler ise Arap kökenlidir.

Suriye’de Aleviler

Buraya kadar okuduklarınız Suriye’nin Alevi azınlığı tarafından yönetildiği izlenmini yaratmış olabilir ancak konu o kadar basit tarif edilemez. Suriye’deki Aleviler, çoğunlukla ülkenin batısındaki Akdeniz kıyılarının dağlık, iç bölgelerinde yaşarlar.

Öğretisel (Doktrinal) Farklılık

Alaviler, 9. ve 10. yüzyıllara dayanan eşsiz ve az bilinen bir İslam şekli uygulamaktadır. Gizemli doğalarının nedeni, yüzyıllar boyunca maruz kaldıkları tecrit, dışlanmışlık ve zulmün sonucudur.

Sünniler, Hz. Muhammed’in verasetinin en yetkin dindarlar tarafından üstlenilmesi gerektiğini iddia ederken Aleviler Şii’lerin yorumunu benimsemiş, verasetin aile bağları ile intikal edebileceğini ve Hz. Muhammed’in tek gerçek varisinin üvey oğlu Ali bin Ebu Talib olduğunu öne sürmüşlerdir. Ancak Aleviler Hz. Ali’nin vesayetinde bir adım daha ileri giderek Hz. Ali’ye bir takım ilahi nitelikler atfetmişlerdir. Alevi inancının bazı unsurları (örneğin; ilahi enkarnasyon inancı, alkolün yasaklanmamış olması ve Zerdüst yeni yılı kutlamaları vb.) Alevi inancını, Sünni ve Şiilerin gözünde şüpheli kılmıştır. Bu şüpheli bakış, Sünni propagandası ile pekişmiş hatta Alevilerin Kudüs’e doğru ilerleyen Haçlılara yardım ettikleri iddialarına kadar varmıştır. 14. yüzyılın önemli alimlerinden biri sayılan İbn Teymiye, literatürde Nusayriler olarak anılan Alevilerden vaazlarında sıklıkla söz etmiş, Alevileri, Yahudi ve Hristiyanlardan daha imansız olmakla itham etmiştir.

Uzun yıllar boyunca toplum dışında tutulan Alevilerin kaderi, 20. yüzyılda Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’nı kaybedip, bölgedeki gücünü yitirmesiyle değişmeye başlar. Bölge Fransızların egemenliği altına girer. 1920’de Fransa, Suriye ve Lübnan’da bir manda yönetimi kurar. İngilizlerle bölgedeki çıkarları konusunda anlaşmaya vardıkları, gizli Sykes-Picot anlaşmasını imzalarlar. Bu anlaşmaya göre bölgede organik bağlara özen gösterilmeden beş devlet kurulur:

  • Halep Devleti
  • Şam Devleti
  • Cebel-i Dürzi Emirliği
  • Lübnan Devleti
  • Alevi Devleti

Fransa planlanan senaryonun geçekleşmesi için azınlıkları, çoğunluğa karşı destekler. Buna rağmen Alevi Devleti’nin ömrü uzun sürmez. 1946 yılında Suriye bağımsızlığını kazanınca Alevi Devleti de ortadan kalkar. Yüzyıllar boyunca yoksulluk ve dışlanmışlıkla mücadele etmiş olan Aleviler, kısa bir süre için elde ettikleri fırsatları kaybetmiş olmanın hüsranı ile kendilerine yeni bir yol ararlar. Bu yol yeni Suriye’nin ordusunda bulunur. Orduda görev almak düzenli bir maaş, üç öğün yemek, kıyafet ve toplumda saygınlık gibi avantajlar sunmaktadır.

Orduda Alevi Subaylar

Aleviler orduya hücum ederler. Başlangıçta düşük rütbeli kademelerde görev yapan Aleviler, kısa bir süre içinde önemli bir üstünlük elde ederler hatta 1956 yılına gelindiğinde, ordunun astsubay kademelerinin %65’inde Aleviler vardır.

Hafız Esad ve Ailesi

Hafız Esad da orduda görev yapan yüksek rütbeli Alevi subaylardan biridir. Baas Partisini kurar ve 1970’te kansız bir darbe ile yönetimi ele geçirir. Hafız Esad iktidara gelince çok önemli birkaç girişimlerde bulunur:

Hafız Esad

Hristiyan ve Dürzi azınlıklara, kendi yanında yer almaları durumunda onları Sünni çoğunluğa karşı koruyacağını ve zengin, itibarlı Sünni ailelere uygulayacağı ekonomik politikalarla para kazanma yolu açacağını vadeder. Oğlu Beşar Esad’ı Sünni bir aileden gelen Esma Esad ile evlendirir. Aleviliğe yeni bir açılım getirerek Alevi kimliğini “Suriyeli ve Arap” olarak tanımlar.

Beşar ve Esma Esad

Sonuç olarak, 1971 yılında, halkın güvenini kazanmış olan Hafız Esad (1971-2000) Suriye’de yönetimi devralır. Ancak bu Alevilerin ülkeyi yönettiği anlamına gelmez. Çünkü Esad’ın arkasında Suriye’nin güçlü Sünni ailelerinin desteği vardır. Hatta Baas Partisi’nin ve ordunun üst kademelerinin büyük çoğunluğu Sünnilerden oluşmaktadır. Ancak güçlenen yönetim, güvenlik aygıtlarını daha fazla kontrol etmeye başlayınca devletin gücünü pozisyonlarını sağlamlaştırmak için kullanmaya başlar. Önemli görevlere daha çok güvendiği Alevileri atar. Bu durum bilhassa Alevileri Müslüman olarak görmeyen kökten dincileri, muhalifleri rahatsız etmiş ve Suriye iç savaşının tohumlarının atılmasına neden olmuştur.

İsyan ve İç Savaş

2011 yılının mart ayında Beşar Esad’a karşı isyan başladığında Alevilerin çoğunluğu ve birçok Sünni, Beşar Esad’ın arkasında yer aldı. Esad’ın profesyonel askerlerinden korkanlar da Esad yanlısı milislere katıldılar ancak öte yandan Tahrir El Şam (Şam Kurtuluş Hareketi), Ahrar El Şam ve daha birçok isyancı muhalif grup iç savaşın diğer cephesini oluşturdu.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar