Aile toplantıları, aynı genleri paylaşan insanların benzerliklerini gözler önüne sermesi bakımından ilginçtir. Henüz yaşına girmemiş bebekle doksanını devirmiş büyük büyük anne ve aradaki kuşakların yan yana getirdiğimizde çok ilginç bir görüntü ortaya çıkar.

6 nesil bir arada!

Ancak bu fotoğrafın esas ilginç tarafı, doğada vücut kitlesi bakımından bize yakın hiçbir türün, dört nesli bir araya getirecek bir fotoğraf veremeyecek olmasıdır.

İnsanoğlunun vücut kütlesine benzer kütledeki diğer türlerden belirgin bir şekilde daha uzun bir ömre sahip olması, bilim insanlarını konu ile ilgili pek çok araştırma yapmaya ve hipotez geliştirmeye teşvik etmiştir.

Geçmişte İnsan Ömrü

1875 yılında dünyaya gelen Jeanne adındaki Fransız kadın, 1997 yılında 122 yaşındayken yaşama veda etmiş ve kayıtlara en uzun ömürlü insan olarak geçmiştir. Ancak bir asırdan daha uzun bir yaşam sürmek artık insanoğlu için pek de anormal bir şey sayılmaz. 95 yaşındaki dedemin sağlığı yerinde. Bu durumu kanıksamış olmamamıza rağmen dedemin dünyaya geldiği yıllarda, küresel yaşam beklentisinin üçte bir oranında daha az olduğunu bilmek çok şaşırtıcı. Örneğin dedemi görecek kadar uzun bir ömre sahip olmamış olan babası yaşamını kaybettiğinde, muhtemelen 20’li yaşlarını bitirmemişti ancak zaten 1900 yılında küresel yaşam süresi beklentisi 31’di. 20. yüzyıldaki gelişmeler, 2014 yılında dünya genelindeki yaşam beklentisini 72’ye çıkardı.

Homo Saphiens, bir tür olarak ortaya çıktıktan sonra binlerce yıl boyunca ortalama ömrü 30 yıl olmuştur. Bu yaşam süresini doğal yaşamlarında 40-50 yıl arasında, hayvanat bahçelerinde 50-60 yıl arasında yaşayan şempanzeler veya ortalama 40 yıl yaşayan gorillerin yaşam süreleri ile karşılaştırabiliriz. Şimdi yaşam süremizin, DNA’larımızın %99’unu paylaştığımız şempanzelerden bu kadar uzun olması gerçekten çok etkileyicidir. Bugün insan; tarım, tıp ve mühendislik teknolojisi sayesinde elde edilen avantajlarla sağlıklı ve uzun bir ömür yaşamak konusunda önemli bir başarı elde etmiştir.

Ortalama yaşam beklentisi, geçen yüzyıl boyunca sürekli olarak artış göstermiş olsa da şimdi bu sürenin uzayıp uzamayacağı tartışmalıdır. Yani gelecekte insan ömrünün ortalama yüz yıl olup olmayacağı konusu, mevcut durumun verdiği perspektife rağmen cevaplanamamaktır.

Türlerin Ömür Uzunluğunu Ne Belirler?

Konu ile ilgili en yaygın kabul gören açıklamalar şunlardır:

Enerji Tüketimi

Diğer türlerin çoğuna kıyasla insanların ve büyük maymunların olgunluğa ulaşma süreleri daha uzundur. Örneğin bir tay doğduktan 90 dakika sonra yürüyebilirler. Bu süre insanlarda 1-2 yıl arasındadır. İnsan gibi bir memeli olan kır faresi bir yıldan az yaşar ve genellikle yavrularını dünyaya getirdikten birkaç hafta sonra ölür. İnsanlarda ise cinsel olgunluğa ulaşmak, on yıldan uzun sürer ve şehir hayatında bir kadının ilk çocuğunu dünyaya getirme yaşı yaklaşık 18-31 arasında değişir.

Kısa ömürlü türlerin olgunlaşması da üremesi de çok hızlı bir şekilde gerçekleşir. Bu da çok fazla enerjiye ihtiyaç duymalarına neden olur. Bir kır faresi her gün kendi ağırlığına eş değer miktarda böcek yemek zorundadır. Çünkü metabolizması, inanılmaz derecede hızlıdır. Bir kır faresinin kalbi, dakikada 600 kez atar. Ancak insanlar ve diğer primatlar için durum farklıdır. Metabolik hızları, diğer memelerin yaklaşık yarısı kadardır. Enerji tüketim miktarı arttıkça hücresel solunum miktarı artar. Bu durum organizmayı ve sistemlerini daha hızlı tüketir. Sonuç olarak; daha yavaş işleyen bir organizmaya sahip olan türlerin ortalama ömrü daha uzun olur.

Hücre Bölünmesi

Bir diğer açıklama ise hücre bölünmesi sayısının bir sınırı olduğuna dairdir. Bu açıklamaya göre; insan hücreleri yaklaşık 50 bölünme döngüsü geçirebilir. Buna “Hayflick Sınırı” denir. Hayflick Sınırı; 2-3 yıl arasında yaşayan farelerde 15 hücre bölünmesiyken; iki yüzyıldan daha uzun ömürlü olan kaplumbağalarda 110 hücre bölünmesi döngüsüne sahiptir.

Hücreler yaşlandıkça telomerlerinin uzunluğu azalır ve sonunda hücresel bölünme imkansız hale gelir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki Hayflick Sınırı, telomer uzunluğu ve yaşam süresi arasında doğrudan bir ilişki varsa da bu ilişki şu anda net değildir.

Genetik Bağlantı

Birçok basit türde yaşam süresini etkileyen bir gen bulunmuştur. Bu gen aynı zamanda diğer genleri etkileyerek üremeden protein üretimine kadar birçok şeye etki etmektedir. Belirli bir solucan türünde bu genin mutasyona uğramasının yaşam süresini iki kat uzatabildiği gözlemlenmiştir. Bu genin insanlarda insülin üretimini kontrol eden ve aynı zamanda diğer genlerin inhibisyonu ve aktivasyonu için bir kontrol mekanizması olarak da çalışabilen öncü bir gen olduğu düşünülmektedir. Bu keşif, bir organizmanın yaşam süresi için temel bir genetik planın varlığına işaret ettiği için heyecan vericidir.

İstisnalar

İnsanlar günümüzde bir asırdan daha fazla yaşama potansiyeline kavuşmuş olsalar da gezegenimizde insandan çok daha uzun bir ömre sahip olan pek çok tür vardır. Galapagos Adaları’nda bulunan dev kaplumbağaların 150 yaşına kadar yaşadığı bilinmektedir. Uzun yaşamı ile ünlü örneklerden biri, 400 yıl yaşayabilen Grönland Köpek Balığı’dır. Omurgasızlar arasında 5 asırdan fazla yaşayabilen bazı istiridye türleri vardır!

İnsanın yaşam süresi ile ilgili beklenti, son yüzyılda iki kattan daha fazla artmış olmasına karşın şu ana kadar bildiklerimiz ve pratik uygulamalarımız insan ömrünün yaklaşık bir sınırı olduğunu göstermektedir. Hücreler ve dokular yaşlandıkça genetik kodlamada daha fazla hata ortaya çıkmakta ve vücut giderek daha fazla bozulmaktadır. Hastalık olasılıkları artmakta ve iyileşme yeteneği zayıflamaktadır. Hepimizin gayet iyi bildiği gibi yaşam süremizi tahmin etme imkanımız olmadığına göre yapabileceğimiz en iyi şey onun kıymetini bilmektir.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar