Kuraklık ve sel nedeni ile imparatorluklar çökmüş, suyun varlığı medeniyetimize hayat vermiştir. Hatta bunun da ötesinde eğer suyun temel matrisi olmasaydı yaşamın bildiğimiz şekli ile gelişme imkanı olmayacaktı.

Peki vücudumuzun büyük bölümünü ve gezegenimizin dörtte üçünü oluşturan yaşam kaynağımız Dünya’ya nereden ve nasıl gelmiştir?

Gezegenimiz nasıl “mavi gezegen” oldu?

Güneş sistemi soğuk ve yavaşça dönen gaz ve toz bulutunun sıkışması ile oluşmuştur. Suyun karmaşık hikayesi, Big Bang’e (yaklaşık 13,8 milyar yıl öncesine) dayanır.

Modern kozmolojinin en büyük zaferlerinden biri Büyük Patlama’nın ardından gelen süreçlerin tanımlanmasıdır. Bu süreçlerde bol miktarda hidrojen, hidrojenden daha az miktarda helyum ve az miktarda lityum ortaya çıkmıştır. Bu dönemde henüz suyun ortaya çıkması için gerekli olan oksijen yoktur. Bundan yaklaşık 1 milyar yıl sonra sahneye giren yıldızlar, Big Bang’in oluşturduğu basit çekirdeklerin karbon, azot ve oksijen gibi daha karmaşık elementlere bağlanmasına ve ardından gerçekleşen süpernovaların etkisi ile hidrojenle oksijenin karşılaşmasına yol açmıştır. Ancak gezegenimizdeki suyun kaynağının bu sırada oluşan su olamayacağı öne sürülür çünkü gezegenimizin erken dönemlerinde sıcaklık son derece yüksektir ve suyun buharlaşmadan kalması mümkün değildir. Buna dayanarak Dünya’daki suyun kaynağının Dünya dışından gelmiş olması gerektiği yönünde teoriler geliştirilmiştir. Bu teorilerden en etkili olanı şöyledir: Su Oort bulutundaki kuyruklu yıldızlar aracılığıyla gelmiştir, kozmik bir yağış (dolu) Dünya’nın ilk zamanlarındaki halini buzul yağmuruna tutmuştur.

Analizlerde Halley, Hyakutake ve Hale-Bopp adlı üç kuyrukluyıldızın hiçbirisinin okyanuslarımızdaki suyla bir ilişkisi bulunamamıştır. Dünya’daki suyun bir kısmını sağlamış olsalar da suyun ana kaynağı, büyük olasılıkla kuyrukluyıldızlar değildir. Benzer şekilde, asteroitler de Dünya’ya bir miktar su getirmiş olabilir.

“Islak Dünya” adı verilen ve son yıllarda popülerliği artmış olan teoriye göre gezegenimizin ilk halindeki yüksek sıcaklıklara rağmen suyun var olabileceği ileri sürülür. Buna göre; su molekülleri yılız tozu parçacıklarına yapışır ve artık gaz halinde olmayan yüzeyde tutulan su, Dünya’yı oluşturmak üzere bir araya gelen cisimlerde kalabilir.

Esas kaynağı ne olursa olsun gezegenimizdeki su, Dünya’nın iç basıncı ve sıcaklığı arttıkça buharlaşmıştır. Ardından Dünya’nın su buharının yoğunlaşmasına yetecek kadar soğuması ilk yağmurları oluşturmuş ve böylece yaşamın oluşma dönemi başlamıştır.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar