Havanın soğuk, rutubetli ve karanlık olduğu zamanlarda sanki uyumak dışındaki her şey normalde olduğundan daha zordur. Üstelik vücudumuzun birçok bölgesinde (özellikle eklemlerde) nereden çıktığını bilmediğimiz ağrılar belirir. Sanki alnımızın üzerinde bir ağrı davetiyesi varmış gibi çarpma, incinme, burkulma ağrılarının ortaya çıkma sıklığı artarken, cildimiz yaz aylarına kıyasla çok daha kolay tahriş olur. Peki bütün bunlar neden oluyor? Soğuk hava vücudumuza ne yapıyor da bu sonuçlar ortaya çıkıyor?

Sinir Sistemi

Soğuk günlerde acı hissinin artışının nedenini anlamak için öncelikle sinir sistemimizle ilgili bazı şeyleri anlamamız gerekir. Sinir sistemi beyin, omurilik ve sinirlerden oluşur. Duyusal organlarımız ve sinirlerimiz vücudumuzdan aldığı bilgileri omuriliğimiz üzerinden kontrol merkezimize yani beynimize aktarır. Beynimiz de aldığı bu bilgiyi yorumlar. Ancak duyu organlarımızın ve sinirlerimizin algıladığı her duyum beynimize gönderilseydi, beynimiz bu kadar çok veriyi işleyemezdi. Üstelik buna gerek de yoktur. Çünkü her duyumu yorumlamak enerjimizi boşa harcamak olurdu. İşte bu nedenle vücudumuzda bir eşik sistemi vardır. Yani vücudumuzdan toplanan sinyaller, belli bir eşik değerinin altında kalırsa beyne gönderilmez. Bir başka deyişle beynimize ulaşan sinyaller, eşik değerinin üstüne geçmiş ve yorumlamaya değer hale gelmiş olan verilerdir. Bununla birlikte eşik değerini geçen bir veri, sürekli olarak tekrarlanıyorsa da sinir sistemimiz bu veriye karşı özel bir uyum geliştirir ve bu sayede beynimizi başka uyaranlara odaklanabilmesi mümkün olur.

Bu durumu anlamanın en iyi örneğini giyinirken yaşarız. Bir gömlek giydiğinizi hayal edin, giyinme sırasında gömleğin dokusunu, vücudumuza temasının yarattığı duyumları algılarız. Fakat bir defa üzerimize giydikten sonra gömleğin vücudumuza değmesi ile ilgili bir veri akışı söz konusu olmaz. Aslında veri değişmemiştir. Gömlek bedenimize temas etmekte, dokunma duyusu temasa dair veriyi oluşturmaktadır. Fakat bu veri, eşik değerinin altında kaldığından sinir sistemi veriyi beyne iletmemektedir. Diyelim ki tam bu sırada bir rüzgar esse ve gömleğin kumaşını dalgalandırsa ne olur? Gömleğin temasını hissederiz öyle değil mi? Bunun nedeni kıyafetlerin verisine, rüzgârın verisinin eklenmiş olmasıdır. Kıyafetlerin verisi tek başına eşiğin altındayken rüzgârın verisi de eklenince eşik aşılmış olur. Bu noktada sinir sisteminin çalışma mekanizması ile ilgili ilginç bir gerçek daha ortaya çıkar. Sinir sistemimiz “ya hep ya hiç” yaklaşımı ile çalışır. Şöyle ki veri eşik değerinin altında kaldığında hiçbir şey hissetmeyiz ama eşik değeri aşılır aşılmaz, sadece eşik üzerinde kalan veriyi değil, tüm veriyi algılarız.

Ağrının ortaya çıkışının temel nedeni;

Sinir sistemimiz ağrılara dair verileri de diğer tüm veriler gibi işler. Beynimizin “ağrı” yorumunda bulunabilmesi için ağrı verilerinin eşiği geçip beyne ulaşması gerekir. (Aslında eşiğin altında kalan ağrı verileri, beyne ulaşıp ağrı olarak yorumlanana kadar ağrı değildir.) Fakat eşik değerinin altında kalan ağrı verilerine soğuk havanın yol açtığı veri eklenince toplam veri, eşiği geçer ve beyne ulaşır. Beyin gelen veriyi yorumlar ve ağrıyı tespit eder. İşte o sırada çoktan iyileştiğini sandığımız yaralar, burkulmalar, varlıklarından haberdar olmadığımız hafif eklem iltihapları, fibromiyalji (lif dokusu iltihabı) gibi sorunları farkına varmamızı sağlayan ağrılarla yüz yüze geliriz.

Diğer etmenler;

Soğuk bir ortamdayken mesaj atmanın zorlaştığını fark ettiniz mi? Bunun nedeni soğuk havalarda vücudun, kalp ve ciğerler gibi vücudumuzun merkezindeki organlara daha fazla kan göndererek ısıyı korumaya çalışmasıdır. Sonuç olarak, kollarımız, bacaklarımız, diz eklemlerimiz ve omuzlarımız gibi diğer bölgelerdeki kan damarları daralır ve bu alanlara daha az kan akışı gerçekleşmeye başlar. Bu da bu bölgelerde hareketsizlik eğiliminin doğmasına neden olur. Soğuk havalarda hissettiğimiz tembellik ve hareket etmekten kaçınma arzusunun temelinde de bu sebep vardır. Kan akışının azalmasının yarattığı rahatsızlık hislerini de “tutulma” terimi ile tarif ederiz. Belim tutuldu, sırtım tutuldu, ayağım tutuldu gibi ifadelerde karşılığını bulan normal şartlarda söz konusu olmayan ağrı ve sızıların ortaya çıkış nedeni budur.

Kuşkusuz cildimiz de kan akışındaki azalmadan olumsuz etkilenir, hassaslaşır. Herhangi bir çarpma, incinme vb. durumlarda sıcak, yumuşak ve esnek olduğu zamanlara kıyasla soğuk, sert ve katı olduğundan daha çok acı hissederiz. Bununla birlikte kışın sert rüzgarları cildimizi kurutarak, doğal cilt bariyerinin kaybedilmesine neden olur. Bu yüzden cildimiz hasarlara karşı daha savunmasız bir hale gelir.

Ne yapmalıyız?

Başın, ayakların ve ellerin sıcak tutulması çok önemlidir. Çünkü en fazla ısı kaybı bu bölgelerden gerçekleşir. İyi giyinmek, egzersiz yapmak ve esneme hareketlerini ihmal etmemek kışın ağırlaşan koşullarının üstesinden gelmenin en iyi yollarıdır.

Kaynaklar

Benzer Kanıtlar