Bazı ağır metaller sahip oldukları oligodinamik etki sayesinde, bakterilerin yaşamasına imkan vermez. Oligodinamik etki, (Yunanca oligos “az”, dinamik”güç” anlamına gelen kelimelerden türetilmiştir.) metallerin sahip olduğu biyosital etkidir. Biyosital etki söz konusu olduğunda; bakteri, mantar, su yosunu, küf ve maya gibi mikroorganizmalar yaşayamazlar.

Oligodinamik etki, 1893 yılında Karl Wilhelm von Nägeli tarafından keşfedilmiş ancak nedeni belirlenememiştir. Metalin düşük bir oranda kullanılması durumunda da oligodinamik etki gerçekleşir. Pirinç kapı kolları, gümüş çatal bıçak takımları, bakır kap kacak vb. eşyalarda bu etki sergilenir.

MEKANİZMA

Bazı metal iyonları, özellikle ağır metaller, bu etkiyi çeşitli derecelerde gösterir. Bakteriler genel olarak, oligodinamik etkiden söz konusu olduğunda yaşamaya devam edemez. Virüsler genel olarak bu etkiye karşı çok hassastır. Bu etki, virüsün metabolik aktivitesi bitene kadar süreceğinden nihayetinde virüsler ölür. Gümüş ile ilgili olarak yapılan çalışmalardan elde edilen verilere göre; gümüş iyonları hedeflenen hücrelerin enzimlerinin doğasını değişikliğe uğratır veya organizma aktif olmayan gruplara bağlanarak aktivitesini kaybeder

UYGULAMA

Gümüş, bakır ve bakır alaşımları bakteriler için, paslanmaz çelik ve alüminyum gibi metallere göre çok daha zehirlidir. Yüzme havuzlarında ve kaplıcalarda arındırıcı olarak kullanılma nedenleri budur.

Birçok enfeksiyon kapı kollarından bulaşır. Pirinç kapı kolları 8 saat içinde kendi kendilerini dezenfekte ederler. Ancak alüminyum ve paslanmaz çelik bunu asla yapamaz. Cilasız pirinç kapı kolları, alüminyum ve paslanmaz çelik kapı kollarına kıyasla çok daha hijyeniktir.

Gümüş, depolanmış içme suyunu birkaç ay boyunca içilebilir kılma yeteneğine sahiptir. Bu nedenle gemilerdeki ve uçaklardaki su depoları genellikle “gümüştür”. Gümüş sülfadazin gibi gümüş bileşikler, yara ve yanık tedavisinde harici olarak kullanılırlar. Tıbbi implantlarda ve cihazlarda gümüş kaplama tercih edilir. Gümüş nitrat, tip 1 virüslerin yol açtığı uçukları engeller.

Araştırma

Southampton Üniversitesi’nde, araştırmacılar, soğuk algınlığından zatürreye kadar birçok hastalığa neden olan “korona virüsleri’nin bulaşıcılığı ile ilgili çalışmalar yürütürken, bu virüslerin cam ve çelik gibi materyaller üzerinde günlerce hayatta kalabilmesine karşın, bakıra maruz kaldıklarında dakikalar içinde yok olduğunu fark etti.

Testler sırasında, bakır iyonlarına maruz kalan virüslerin hızla ve geri dönüşümsüz olarak imha olduğu gözlendi. Dr. Sarah Warnes, ortak alanlarda, bakır yüzeylerin kullanılmasının, solunum yoluyla bulaşan hastalıkların önlenmesinde de etkili olduğunu bildirmiştir.

Dr. Warnes ise bazen çok az miktarda virüs bile enfeksiyonun başlamasına neden olabileceğini, SARS ve MERS gibi virüslerin bakır ile karşılaştıklarında hızlıca ve kalıcı olarak aktivitelerini kaybettiklerini bildirmiştir. Antiviral tedavinin yapılamayacağı durumlarda ise bakır kullanımının önemi artar.

Profesör Bill Keevil, antibiyotik tedavisinde virüslerin tamamının ortadan kalkması gibi bir durum söz konusu olmadığı için, tedavi sonrasında hayatta kalan virüslerin maruz kaldıkları antibiyotiğe karşı bağışıklık kazanarak güçlendiklerini, oysa bakır iyonları tarafından yok edilen virüslerin tamamen yok edildikleri için, bu riskin ortadan kalktığını söylemiştir. Konu ile ilgili çalışma mBio dergisinde yayınlanmıştır.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar