“Seçici İşitsel Dikkat,” fantastik bir terim gibi gözükmesine karşın zaman zaman herkesin deneyimlediği bir şeydir. Birçok sesin olduğu bir ortamda, duymak istediğimiz sese odaklanabilmemize seçici işitsel dikkat denir. “Kokteyl partisi etkisi” adı ile anılan bu fenomen, ilk kez 1953 yılında, Colin Cherry tarafından kullanılmıştır.

Konu ile ilgili pek çok araştırma yapılmış olmasına rağmen sesleri filtreleyebilme yeteneğimizin çalışma mekanizması hakkında halen bilinmeyen birçok şey bulunuyor.

Seçici İşitsel Dikkat

Bu konseptin açıklamasında kullanılan klasik örneği ele alalım: Bir kokteyl partisindesiniz, müzik çalıyor ve birçok insan hep bir ağızdan konuşuyor. Buna rağmen arkadaşınızın anlattığı hikayeye odaklanabiliyor ve dediklerini anlayabiliyorsunuz. Ancak daha ilginci sizden daha uzakta olan birinin ne söylediğini merak ettiğiniz anda dikkatinizi hızla ona yönlendirebiliyor ve onun dediklerini de diğer seslerden ayırarak duymaya başlıyorsunuz. İşte buna seçici işitsel dikkat deniyor.

Araştırmacıların en yaygın fikir birliğine vardıkları teoriye göre; bu fenomen, insanın dikkatinin sınırlı doğasından kaynaklanır. Aynı anda birçok şeye odaklanmamızı sağlayacak bir donanıma sahip olmamamız nedeniyle önemli şeyleri önemsizlerden ayırma, filtreleme yani seçme kabiliyetimiz gelişmiştir.

Broadbent’in seçici işitsel dikkat teorisi

Bu fenomeni açıklamak için birçok teori öne sürülmüştür. Bunlardan ilki fenomenin bir filtreleme sistemine dayandığıdır. Bu teoriye göre birkaç ses olduğunda beynimizdeki filtre devreye girerek, istenmeyenleri ayıklar. Bütün sesleri duyarız ama beynimiz, sadece önemli bulduklarımızı işlem birimine iletir. Ortam sesleri gibi duymayı istemediğimiz seslerin basit detaylarını kaydederiz ancak daha spesifik detaylarını fark etmeyiz.

Teorinin kusuru

Broadbent tarafından öne sürülen teori daha sonra geliştirilen teorilere öncülük etmiş olmasına karşın kusurlu bir teoridir. Teorinin kusuru şudur: Kokteyl partisine geri dönecek olursak; Broadbent’in teorisine göre ilgimizi çekmeyen bir şeyi duyduğunuzda spesifik detayları kaydetmediğimiz için söylenen şeyleri anlamamamız gerekirdi. Ancak bazen istemeden kulak misafiri olduğumuz şeyleri detaylarıyla anlarız. Yani dikkatimizi yoğunlaştırmamış olduğumuz halde her türlü detayı algılarız. Hatta duymamayı tercih ettiğimiz durumlarda bile duymaya devam ederiz. Kulağımızı gözümüz gibi kapatamayız. Bu nedenle Broadbent’in teorisi geçerliliğini kaybetmiş ve yeni teoriler öne sürülmüştür.

Ses seçimi

Çoklu işitsel unsurlar olan bir ortamda bulunduğumuzda, sadece dikkatimizi çekenlere odaklanıyoruz. Ancak, bu diğerlerinin beynimize sızmayacağı anlamına gelmiyor. Radyoda çalan şarkıyı sevmediğiniz için sesini iyice kıstığınızı düşünün, ses çok alçak olmasına ve o sırada başkaları ile konuşuyor olmanıza rağmen sevdiğimiz bir şarkı çalmaya başladığında, değişikliği fark eder ve eğer istersek sesi açabilir ve dikkatimizi yoğunlaştırabiliriz.

Bu olayın bir benzeri beynimizde de gerçekleşir. Aslında ortamdaki tüm sesler beynimize ulaşır, burada istenen ve istenmeyen diye ayrılır, istenmeyenlerin sesi hafifçe alçaltılır, istenenler ise diğer sesler arasından seçilerek işlenir ve kaydedilir. İstenen ve istenmeyen seslerin ayrılmasını etkileyen birçok faktör vardır:

  • Seçimde fiziksel parametreler önemlidir. Örneğin yakından gelen bir sese odaklanmak, uzaktaki sese odaklanmaktan daha kolaydır.
  • Ortamda baskılanması gereken ses sayısı da önemli bir diğer faktördür. Aynı mesafede olsa bile 5 konuşmadan birine odaklanmakla, 10 konuşmadan birine odaklanmak aynı şey değildir.
  • Seçimde iç faktörler de rol oynar. Örneğin sizden uzak olmasına rağmen birinin ilginç bulduğunuz bir konuda konuşması diğer sesleri filtrelemenize onun sözlerine odaklanmanıza yol açar.
  • Konuşmasını dinlemek istediğiniz kişiyi görmek de odaklanmaya yardımcı olur.
  • Seçimi etkileyen bir diğer faktörde odaklanmak istediğimiz sesin diğer seslerden ne kadar farklı olduğudur. Farklılık arttıkça odaklanmamız daha kolaylaşır.

Bilim insanlarının seçici işitsel dikkat ile ilgili araştırmaları ilerledikçe filtreleme mekanizması ile ilgili yeni şeyler öğreneceğiz. Ancak çalışma mekanizması ne olursa olsun etrafımızdaki her sese eşit şekilde odaklanmak zorunda olmadığımız için çok şanslıyız.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar