Artık hemen her yerde internete ulaşabiliyoruz. Ofis, ev, alışveriş merkezi, kafe, restoran vb. binlerce yerde kablosuz internet erişimi imkanına sahibiz. Özellikle şehirde yaşayan insanlar için internet bir lüks olmaktan çoktan çıktı, hatta hava ve su gibi bir hak olduğu konuşulmaya başlandı. Artık bekleme salonlarına dergi, kitap koymak gerekmiyor herkes kendisine özel içerikleri cebinde taşıyor. Yeryüzünden binlerce km yüksekte uçakta seyahat ederken bile internete erişmemiz mümkün; peki bu nasıl oluyor?

Havadan Toprağa (Air-To-Ground, ATG)

Evimizde ya da ofisimizde sürekli yanıp sönen ışığı ile adeta göz atan tozlu cihaz, bir kablo ile doğrudan internete bağlıdır ve sinyallerini bir anten vasıtasıyla yayar. Ancak uçakta böylesi bir kablolu cihazın bulunması mümkün değildir. Bu yüzden uçak bir Internet Servis Sağlayıcısı’na (ISS) kablosuz olarak bağlanmak zorundadır. Bunu yapmanın bir yolu uçağın yerdeki bir baz istasyonu ile sürekli olarak kablosuz bağlantı içerisinde olmasıdır. Baz istasyonu uçaktaki cihazlarla radyo dalgaları vasıtasıyla iletişim kurar. Uçak kendisine en yakın baz istasyonu ile bağlanarak yoluna devam eder.

Uçak ve baz istasyonu arasındaki iletişim tek yönlü olduğundan uçağın anteni gövdesine bağlanmıştır.  Bununla birlikte bu teknolojinin sunacağı internet erişim kalitesi ortalamanın altındadır. Yaklaşık saniyede 3 megabittir. Bu e-postalarınızı okunmanız için yeterli olabilir ancak film seyretmeniz pek de keyifli olmaz. Üstelik bu hizmet uçak okyanus üzerinde seyir ederken verilemez. Bu nedenle ATG öncelikli olarak kara üzerinde gerçekleşen uçuşlarda uygulanmaktadır. Bununla birlikte baz istasyonu kurmanın mümkün olmadığı yerler söz konusu olduğunda da tıpkı okyanuslarda olduğu gibi internete erişme imkânı söz konusu değildir. Baz istasyonlarındaki yoğunluk da etkileşimde kısıtlamalara ve internet erişiminin yavaşlamasına (takılmasına) yol açar.

Ku ve Ka Bandı

ATG’nin sınırlamaları atmosferin üzerinde seyreden özel uyduların yardımı ile aşılabilir. Bu uydular, Ku-band denilen mikrodalga frekansları aracılığıyla uçakla iletişim kurar. Uydunun baz istasyonundan gelen sinyalleri uçaktaki alıcıya yansıtan bir aynası vardır. Uçaktaki anten kubbe şeklinde bir çanak içine sabitlenmiştir. ATG gibi onun da lokasyonu iletişim yönüne göre seçilir. Anten üzerindeki uyduya bakacak şekilde konumlandırılır

Bu teknolojinin sağladığı hız saniyede 30-40 megabite kadar çıkabilir ancak bir uydu birden fazla uçakla iletişimde olduğunda hız düşebilir. Bu hız, Youtube’da video izlemek ve Facebook’a girmek için yeterlidir ama bu hızla canlı yayın yapmak mümkün olmaz. Canlı yayın için Ka bandı denilen başka bir mikrodalga bandına geçmek gerekir. Ka-bant teknolojisi uçaklar için en güçlü Wi-Fi hizmetini sağlar. ViaSat1 uydusu aracılığı ile sağlanan bu hizmet ev ve ofislerde kullandığımız internet hızına yakındır yaklaşık saniyede 70-80 megabit kadar yüksek olabilir. Kuşkusuz bu teknoloji son derece pahalıdır ve az sayıda hava yolu şirketi bunu sağlamaktadır. Örneğin, JetBlue, Virgin Amerika, Emirates.

Neden bütün hava yolu şirketleri kablosuz internet hizmeti vermez?

Kuşkusuz bunun en önemli nedeni maliyetidir. Aslında birçok havayolu Ku-bant hizmetini dahi veremez çünkü antenin havadan ve sürtünmeden etkilenmemesi için kubbe şeklinde bir çanağa yerleştirilmeleri gerekir ki bu da ekstra ağırlığa ve dolayısıyla daha fazla yakıt tüketimine yol açar.

Neyse ki teknoloji hızla gelişmeye devam ediyor. Mühendisler daha hafif, daha az maliyetli antenler tasarlamak için çalışıyorlar. Bant genişliğinin artması, cihazların hafiflemesi gibi geliştirmelerle yeryüzünden binlerce kilometre yükseklikteki internet erişimimiz, ofisimizi aratmayacak düzeye gelebilir.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar