Fuji Yanardağı’nın yakınlarında ağaç denizi adı ile anılan Aokigahara Ormanı’na ait fotoğraflara bakmak bile yanardağın nasıl bir verimliliğe yol açtığını anlamaya yeter. 9. yüzyılda meydana gelen büyük patlamanın ardından bölge olağanüstü bir bitki örtüsüne kavuşmuştur.

Aokigahara Ormanı

Gezegenimizdeki belki de en yeşil ve en harika ekosistemine sahip Hawai Adaları da verimliliğini ve yeşil doğasını volkanların saçtığı verime borçludur. Oysa yanardağ deyince aklımıza alevler saçarak patlayan, kızgın lav nehirlerinin yıkıcılığı gelir. Yanardağlar, patladıkları zaman etraflarına ölüm saçsalar da belli bir zaman sonra Dünya’nın en verimli ekosistemlerini yaratırlar.

Java Volkanı

Volkanik Toprak Nedir?

Yanardağ ölüm ve ateş püskürtmeyi bıraktığına, etrafa saçılan lavların önce akışkanlığı kaybolur, ardından soğuma ve sertleşme meydana gelir. Yanardağın patlaması sonucu ortaya çıkan lav ve küllerin yayıldığı alanda ekosistem, kalıcı olarak değişir.

Bali’deki Agung Yanardağı zirvesinde dumanlar tüterken eteklerinde hasat yapan bir çiftçi.

Lavların yayıldığı alan önce soğur sonra alanda çatlaklar belirir ve bölgenin aldığı yağışa bağlı olarak değişen bir süre sonunda son derece verimli bir arazi ortaya çıkar. Bu süre birkaç yıl ya da birkaç yüzyıl sürebililir.

Çok ilginçtir ki yanardağların etraflarına saçtıkları maddeler hem parçacık hem de mineral konsantrasyonu bakımından farklılık gösterir ancak buna rağmen ardında bıraktıkları volkanik toprak farklı değildir.

Napoli yakınlarındaki Vezüv Yanardağı. Avrupa ana karasındaki tek aktif yanardağdır. Dünya’nın en tehlikeli yanardağlarından biri olduğu düşünülmektedir.

Kül ve Lav

Yanardağ patladığında ortaya çıkan küller atmosferde yükselir. Bazı durumlarda yükselme çok fazla olabilir. Örneğin St. Helens Yanardağı‘nın külleri, 30 km kadar yükselmiştir. Kül bulutları rüzgârın etkisi ile çok uzak mesafelere sürüklenebilir. Sonuç olarak küllerin etki alanı, lavlarınkinden çok daha fazladır. Mineraller bakımından çok zengin olan küller, ulaştıkları bölgeleri bir süre dumana boğsalar da bu durum geçicidir. Külün yapısı çok ince olduğundan genellikle (eğer asidik değilse) çok hızlı bir şekilde toprakla bütünleşirler. Kuşkusuz kül bulutları ardında ormanların büyümesi onlarca yıl alacaktır ama zamanı jeolojik açıdan değerlendirecek olursak bu süre göz açıp kapayana kadar geçer. Bununla birlikte külün entegrasyonu ekosistemde tek bir insanın yaşam süresinin yetebileceği kadar hızlı değişimler de sağlayabilir.

Lav kaplı bir arazinin verimli bir arazi haline gelmesi için ise yüzlere hatta binlerce yıl gerekir. Lav ve kül arasındaki bir diğer önemli fark ise soğudukları zaman kavuştukları formlardır. Lav soğuduğunda katı bir kayaya dönüşür. Kayalarla kaplı bir arazinin yeşermesi için uzun bir zaman yağmura maruz kalması ve kayaların parçalanarak tohumun bitebileceği forma ulaşması gerekir. Yani lavlardan etkilenmiş bir arazide yeni bir eko sistemin ortaya çıkması ve gelişmesi için yüzlerce yıl gerekirken küllerden etkilenen kesimde bu çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşir. Gezegenimizin en yeşil toprakları bu en güçlü yanardağların sayesinde oluşmuştur.

Volkanik Toprağın Olumsuz Özelliği Yok mu?

Yanardağlar, toprağa yararlı bileşikleri ilave eden bir geri dönüşüm programı gibi görünse de bazı olumsuz yönleri de vardır. Yanardağdan çıkan kül ve lavın kimyasal bileşimine bağlı olarak, bazı durumlarda toprağı daha asidik hale getirebilir. Toprak daha asidik bir yapı kazandığı zaman bazı bitkilerin yaşaması mümkün olmaz. Örneğin hidrojen iyonu fazla olan kül ve lav söz konusu olduğunda toprağın verimliği düşer ve toprağın eski verimine dönmesi uzun bir zaman alır. Sülfürün fazla olması ise pH seviyesini yükseltir. Ancak birçok bitki de asidik ortamı tercih eder. Yani doğal seleksiyon sayesinde yaşam uyum sağlama yeteneğini gösterir ve her boşluğu bir şekilde doldurur.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar