“The Turk”, nam-ı diğer “Mechanical Turk” akçaağaçtan yapılmış bir satranç masasında oturan ve nargile içerek, gerçek bir insanla satranç oynayabilen, kavuklu, bıyıklı tahtadan yapılmış bir “robot”tur. İmparatoriçe Maria Theresa için, 1770 yılında mucit Wolfgang von Kempelen tarafından tasarlanmıştır. Henüz seri üretimle bile tanışmamış olan Avrupa’da buluş, hayretle ve hayranlıkla karşılanmıştır. Üstelik, The Turk, rakiplerini çoğunlukla yenmekte, yenemediği rakiplerini de zorlamaktadır.

The Turk tarafından yenilenler arasına, Napolyon Bonapart ve Benjamin Franklin gibi ünlü isimler de girince, The Turk’ün ünü daha yayılır, sırrını çözmek için çeşitli teoriler üretilir. Bazı gazeteler, Turk’ün sırrı konusunda teoriler yayınlar. Konu ile ilgili makale kaleme alanlar arasında, Edgar Allan Poe bile vardır.

The Turk’un sırrı

İzleyicilerin meraklı bakışları karşısında, önce The Turk’ün oturduğu masanın kapağı açılıyor ve içindeki mekanik aksam gösteriliyordu. Ancak bu mekanik aksamın arkasında, bir satranç oyuncusunun içine gizlenebileceği küçük bir kabin vardı. The Turk, rakibi ile karşılaşmadan önce, usta oyuncu gizlice bu kabine giriyor, mum ışığının aydınlattığı kabinde, mıknatıs ve zemberekler gibi araç gereçlerle dizayn edilmiş olan mekanizmayı kullanarak ,The Turk’ü tıpkı bir kukla gibi hareket ettirerek, tüyleri diken diken olmuş seyircilerin şaşkın bakışları önünde, çoğunlukla rakibini alt etmeyi beceriyor ve ardından alkışlar arasında zaferini kutluyordu.

The Turk’ün serüveni

The Turk, 1817-1837 tarihleri arasında önce Avrupa’da sonra da Amerika’da gösterilere katıldı.1804’te, Kemplen öldükten sonra birçok defa el değiştirdi. Beethoven’ın yakın arkadaşı olan makine mühendisi Johann Maelzel tarafından da satın alındı. En büyük ününü, 1809’da Napolyon Bonapart’ı mağlup ederek, bu dönemde kazandı. 

The Turk’un son sahibi Dr. John Mitchell,  bir klüp kurarak, belli bir ücret karşılığında The Turk’un sırlarını açıklamaya başladı. Önceleri yoğun bir ilgi yakalamış olsa da zamanla ilgi azaldı. Dr. Mitchell1854 yılında, The Turk’ü Filadelfia’da bir müzeye bağışladı. Ancak Büyük Filadelfia Yangını’ndan kurtulamayan The Turk, yapımından 85 yıl sonra, ardında onlarca makale, kitap vb. bırakarak tarihe karıştı.

Bir yüzyılı aşkın bir süre sonra John Gaughan tarafından yeniden hayata döndürülerek, yeniden sergilenmeye başladı.

Kempelen’in satranç oynayan “robot”una, niçin The Turk adını verdiği konusunda da birçok yorum bulunmaktadır. Bunlardan biri, kabindeki satranç ustasının, görebilmek için mum ışığından faydalanması nedeni  oluşan dumanın, nargile dumanı ile maskelenmesi amacına hizmet ettiğidir. Nargilenin yanına, bir İngiliz Lordun’dan ziyade bir Türk Beyi figürü uygun olur diye, Kempelen’in bu adı seçtiği iddia edilmiştir.

Amazon Mechanical Turk

The Turk, Amazon’un 2005 yılında kurduğu servise de isim babası oldu. Servis, mucit Kempelen’in The Turk’te kullandığı prensiple çalışıyor: makinenin yapması çok zor olan bir işin, insan tarafından yapılması. Servisi, online işgücü pazar yeri olarak düşünebilirsiniz. Bu pazar yerinde firmalar, ihtiyaçları olan dijital işleri sergilerken, işçiler seçtikleri işi, belirlenen kriterlere uygun olarak yerine getirerek, para kazanıyorlar.

Burada sergilenen işlere, insan zekasının muktedir olduğu görevler anlamına gelen “HIT”(Human Intelligence Task’ın kısaltmasıdır.)denir. Firmalar HIT ile ilgili detaylı bilgi verir. Göreve talip olanlar sisteme girerek görevleri alır ve yerine getirerek, Amazon ödeme sistemi üzerinden ödemelerini alırlar.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar