Tarih Arap Baharının etkilerinin nihai sonuçlarını kuşkusuz bambaşka bir bakış açısıyla değerlendirecektir. Oysa biz, yani bu günleri dün gibi hatırlayanlar için Arap Baharı’nı değerlendirmek pek de kolay değildir. Yolsuzlukla mücadele ve demokrasi arayışı olarak başlayan hareket, kemikleşmiş elit yöneticilere başkaldırma hareketine dönüşmüş ancak adı gibi yeşerttiği umutlar kısa bir sürede solmaya yüz tutmuştur.

Hareket ilk önce, 2010 yılının aralık ayında Tunus’ta hükumet karşıtı gösterilerle başlamış, Suriye de dahil olmak üzere bütün Arap coğrafyasını etkisi altına almıştır. Ekonomik zorluklar ve siyasi hareketlilik çatışmalara neden olmuş, uzun vadeli bir siyasi ve sosyal dönüşüm süreci başlatmıştır. Bu yazımızda, Ortadoğu’yu etkisi altına alan Arap Baharının sonuçlarını altı maddede sıralayan politik risk analizcisi Primoz Manfreda’nın görüşleri özetlenmiştir.

1. Hükümetlerin Sonu

Belki de Arap Baharının en önemli başarısı, bir dış müdahale (Saddam Hüseyin’in devrilmesinde olduğu gibi) ya da askeri bir hareket söz konusu olmadan, halk tabanından gelen bir isyanla diktatörlerin düşürülebileceğini göstermesi olmuştur. Hareket öylesine etkili olmuştur ki 2011 yılı sonuna kadar Tunus, Mısır, Libya ve Yemen hükumetleri eşi benzeri görülmemiş bir şekilde düşmüştür.

2. Siyasi Faaliyetler

Başta uzun yıllardır işbaşında bulunan liderlerin düşürüldüğü ülkeler olmak üzere tüm Ortadoğu’da siyasi hareketlilik yükselişe geçmiştir. Yüzlerce siyasi parti, sivil toplum örgütü, gazete ve televizyon kanalı, iktidarı kemikleşmiş elit zümreden almak için kolları sıvamıştır. Sonuç olarak, sol örgütlerden liberallere ve hatta radikal İslamcılara kadar çok renkli ama aynı zamanda parçalanmış ve kaygan bir siyasi zemin ortaya çıkmıştır. Mısır, Tunus ve Libya gibi gelişmekte olan demokrasilerdeki seçmenler, birden fazla seçenekle karşı karşıya kaldıklarında nasıl bir tutum benimseyecekleri konusunda bocalamıştır. Yani Arap Baharı’nın çocukları olgunlaşmanın ve demokrasiye geçişin zorluklarını yaşamıştır.

Cezair

3. İstikrarsızlık Laik ve İslamcı Bölünmesi

Demokratik sisteme istikrarlı ve yumuşak geçiş umutları, kısa bir sürede tükenmiştir. Yeni anayasalar ve reformlar yapılmaya başlansa da konu ile ilgili derin ayrılıklar ortaya çıkmıştır. Özellikle Mısır ve Tunus’ta toplum, İslamcı ve laik kamplara bölünmüştür.

Derin güvensizlik ortamında yapılan ilk serbest seçimlerin galipleri, “kazanan her şeyi alır” mantığıyla hareket etmiş ve bu da uzlaşma olasılığının azalmasına neden olmuştur. Arap Baharı aynı zamanda eski rejimler tarafından uzun yıllardır halı altına süpürülmüş olan her türlü dini, sosyal ve politik anlayışın serbest kalmasına yol açmıştır. Bu da istikrarsızlığı körüklemiştir.

4. Çatışma ve İç Savaş

Bazı ülkelerde eski düzenin yıkılması silahlı çatışmaların patlamak vermesine neden olmuştur. 1980’lerin sonundaki Komünist Doğu Avrupa ülkelerinin aksine, Arap rejimleri kolay pes etmemiş ancak muhalefetle ortak bir cephe kurulması mümkün olmamıştır.

Libya’daki çatışmalar, NATO’nun ve Körfez Arap ülkelerinin müdahalesi ile nispeten daha hızlı bir şekilde sonuçlanmıştır. Ancak bildiğiniz gibi Suriye’deki iç savaş için benzer bir durum söz konusu olmamıştır.

5. Sünni-Şii Gerilimi

Bölgedeki Sünni-Şii gerginliği 2005 yılında Irak’ta yaşanan şiddet olayları ile tırmanışa geçmiştir. Arap Baharı ise beklentilerin aksine gerilimin daha da artmasına neden olmuştur. Politik değişimlerin güçlü sarsıntısıyla yüzleşmek zorunda kalan halk, çareyi mensubu olduğu dini birliğe sığınmakta bulmuştur. Sünniler tarafından yönetilen Bahreyn’deki protestolar, büyük ölçüde daha fazla siyasi ve sosyal adalet isteyen Şii çoğunluğun etkisiyle ortaya çıkmıştır. Rejimi eleştiren Sünniler bile hükumetin yanında yer almaktan korkmuştur. Suriye’de Alevi azınlık rejimin yanında yer alırken bu durum Sünnilerin öfkesinin büyümesine neden olmuştur.

6. Ekonomik Belirsizlik

İşsizlik bilhassa gençlerin işsiz olması ve ekonomik güçlükler, Arap Baharı’nı başlatan temel faktörlerden biri olmuştur. Ancak buna rağmen ulusal ekonomik politikalar birçok ülkede arka planda kalmıştır. Çünkü rakip politik grupların güç paylaşımı konusundaki çatışmaları, gündemi ele geçirmiştir. Hal böyle olunca bölgedeki belirsizlik ve huzursuzluk yatırımcıları ve yabancı turistleri bölgeden uzak tutmuştur. Diktatörlerin yolsuzlukları ile mücadele edilmesi anlamında olumlu adımlar atılmış olsa da maalesef ki bölge vatandaşlarının ekonomik durumlarında bir iyileşme olmamıştır.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar