Arap tüccarlar, baharat yolununun kontrolünü kaybetmemek için, korkutucu bir hikaye uydururlar. Efsaneye dönüşen, dev yırtıcı kuşlar ve tarçın çubuklarından yapılmış dev yuvalar ile ilgili hikaye o kadar ürkütücüdür ki, yüz yıllar boyunca batı dünyasında rakip bir girişim söz konusu olmaz. Ta ki Roma’lı bilim adamı, gerçekleri açığa çıkarana kadar…

Otlar ve baharatlar ile ilgili ilk kayıtlara, Antik Mısır’da rastlanır. MÖ 2600 -2100 arasında piramitlerin inşasında çalışan 100 bin işçinin güçlerini, baharat, soğan ve sarımsakla beslenmesine borçlu olduklarını bildiren kayıtlar vardır. Baharatlar ve otlar, Antik Mısır’da beslenme yanısıra, mumyalama işleminde de kullanılırdı. Çünkü Antik Mısır’da, ruhun bedenden ayrıldıktan bir süre sonra, geri döneceğine inanılırdı. Bu nedenle, öldükten sonra bedenin en iyi şekilde korunmasına çalışılırdı. Beden iyice temizlenir, özellikle karın boşluğu baharatlarla yıkanırdı. Kimyon, anason, tarçın, mercanköşk ve hint cevizi en çok kullanılan baharatlardı.

Hint cevizi(nutmeg)

Aynı dönemde başka kültürlerde ise baharat ve otlar; ilaç, tütsü ve parfüm olarak kullanılmaktaydı. Öneğin Antik Yunan Olimipat Oyunları’nda, kazananlara defne yaprakları ile süslenmiş taç takılırdı.

Kuran-ı Kerim’in ve İncil’in birçok bölümde baharatlardan söz edilmiştir.

Tarçın Çubuğu

Baharat Yolunda Arap Tekeli MÖ1000

İsa’nın doğumunda yaklaşık bin yıl önce Arap dünyası, doğu ve batı arasındaki baharat ticaretinin kontrolünü ele geçirdi. Önceleri eşek kervanları ile yapılmaya başlanan ticaret, daha sonradan deve kervanları ile devam etti. Tek hörgüçlü develerle yapılan yolculuklar sayesinde, yiyecek ve su ihtiyacı azalmıştı. 200 kg yük taşıyabilen develer, saatte ortalama 3 km yol alabiliyor, bu da günde yaklaşık 35 km ilerlemek anlamına geliyordu.

Aslında Araplar, tarçını, Çinli ve Cavalı tüccarlardan alıyorlardı. Ancak tarçın ve hint cevizi üzerindeki tekellerini koruyabilmek amacı, tarçını nasıl tedarik ettikleri hakkında çok korkutucu bir hikaye uydurdular. Bu hikaye bir efsaneye dönüşerek, uzunca bir süre batı dünyasının girişimcilerinin önünü tıkamıştır.

Efsaneye göre; Dev yırtıcı kuşlar yüksek dağların doruklarındaki sarp kayalıklara yaptıkları yuvaları tarçın çubuklarından oluşuyordu. İnsanlar için ulaşılması imkansız olan tarçın çubuklarını ele geçirmek için, yırtıcı kuşların bulabileceği yerlere büyük miktarlarda eşek eti bırakılıyor, yırtıcı kuşların bu etleri yuvalarına taşıması bekleniyordu. Yırtıcı kuşlar yuvalarını tıkabasa eşek eti ile doldurduklarında, yuva ağırlığı taşıyamıyor ve yıkılıyordu. Yuvalar tarçın çubuklarından yapılmış olduğundan, tarçın çubukları etrafa saçılıyordu. Yırtıcı kuşlar, öfke ile dağılan yuvalarını yeniden inşa etmeye koyulduklarında, gözüpek bazı insanlar, hayatlarını tehlikeye atmak pahasına, tarçın çubuklarını topluyorlardı. Bu tehlikeli iş, tarçın fiyatlarının neden yüksek olduğunu açıladığı gibi, Roma ve Yunan girişimcilerin gözünü korkutuyordu. Batı dünyası bu sırrı öğrenmek için, MS birinci yüzyılda yaşayan büyük bilim insanı, Romalı Plinius tarafından sırrın açığa çıkarılmasını beklemek zorunda kaldı.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar