Çift kanatlı uçakların adından da anlaşıldığı gibi biri gövdenin üzerinde biri de altında olmak üzere iki kanadı vardır. İlk motorlu uçuş, bir çift kanatlıyla yapılmıştır. Üstelik çift kanatlılar, bugün kullanılan uçaklardan çok daha zarif bir görünüme sahiptir. Ancak bunlara rağmen artık onları gökyüzünde süzülürken görmek pek mümkün değil, peki ama neden?

Havacılık Tarihine Kısa Bir Bakış

Wright Kardeşler, motorlu uçakla uçmayı başardıklarında tarih 1903‘tü. Bu tarihten önce planörle başarılı uçuşlar yapılmıştı. Otto Lilienthal isimli uçma sevdalısı Alman pilot, birkaç başarılı planör uçuşu gerçekleştirmişti.

Otto Lilienthal

Maalesef ki planörün denge kontrolü ile ilgili sıkıntıları, 1896 yılında yaptığı bir uçuşta karşılaştığı sert rüzgâr, Otto’nun ölümüne neden oldu.

Tarihte binlerce kez olduğu gibi başarısız görünen bir denemede kat edilen yol, ilerlemenin bir kilometre taşı olmuş, Otto’nun uçuş notlarını inceleyen Wright Kardeşler, kendi uçaklarını tasarlama imkanına kavuşmuştur.

1900’lerin başlarında hiçbir motor üreticisi, bir uçağın uçmasını sağlayacak güçte motor üretemiyordu. Daha doğrusu motor gücü ile hafiflik arasındaki denge uçmaya izin vermiyordu. Bu nedenle Wright Kardeşler, kendi motorlarını geliştirmek zorunda kaldılar. Ahşap bir gövdeye sahip olan çift kanatlı uçağın, kanvas kumaştan yapılmış kanatlarının açıklığı yaklaşık 12 metreydi ve 17 Aralık 1903’te Wright Kardeşler, bir motorlu uçakla insanlığın uçma hayalini gerçekleştirdiler.

Wright Kardeşler’in 1903 yılında yaptıkları uçağın Chicago Bilim ve Endüstri Müzesi’nde bulunan replikası.

I. Dünya Savaşı

I. Dünya Savaşı’nda uçaklar, sadece gözetleme ve keşif amacına hizmet edebiliyordu. Çünkü tek kanatlı olan bu uçaklar, en fazla 100 km/sa hızla uçabiliyordu. Üstelik maksimum menzilleri 140 km ile sınırlıydı. Hepsinden önemlisi bu uçakların teknolojisi, silah ve teçhizat taşımaya izin vermiyordu. Hal böyle olunca uçaklar, siperlerdeki düşman askerlerinin açık hedefi haline geliyor ve üstelik saldırılara karşılık veremiyorlardı.

I. Dünya Savaşı’nda keşif amacı ile kullanılan Rumpler Taube.

Hiç şüphe yok ki savaşan bütün devletler, uçakları düşmana zarar verecek şekilde geliştirmek için yollar aramışlardır. Geriye baktığımızda görüyoruz ki tek kanatlı uçaklarla bunu başaran da çıkmamıştır. Çünkü bu uçaklarla hem silah taşımanın hem de hız kapasitesini artırmanın imkanlı olmadığı anlaşılmıştır. Taşıma gücünü yükseltmenin tek yolu, kanat açıklığını genişletmekti ancak malzemeler ve uçakların tasarımı buna uygun değildi. Sonuç olarak; bu ihtiyaçlar ve bu yoksunluklar çift kanatlı uçakların yükselişe geçmesine neden oldu.

Çift Kanatlı Uçakları Yükseliş Dönemi

Daha güçlü motor yapılamadığı için mühendisler, kanatlar üzerinde yoğunlaşmış ve bir kanat yerine iki kanat kullanmanın motorun eksikliğini telafi edeceğini keşfetmişlerdir. Çift kanatlı uçaklar dönemi böylece başlamıştır. Bu yapı, kaldırma gücünü artırdığı gibi uçakların dayanıklılığına ve sağlamlılığına katkı sağlamıştır.

Çift kanat kullanılması kanat açıklığının daha az olmasına imkân vermiş, daha kısa kanatlar da daha yüksek manevra kabiliyeti sağlamıştır. Sonuç olarak; çift kanatlılar, taşıdıkları yük miktarı ve dayanıklılık bakımından tek kanatlılardan daha üstün hale gelmiş ve aynı zamanda tek kanatlı uçaklardan daha hafif olmaları sağlanabilmiştir. Ancak motorda bir geliştirme yapılmadığından hız sorunu konusunda bir ilerleme söz konusu olmamıştır.

Kırmızı Baron adı ile bilinen Manfred Richthofen üç kanada sahipti.

Peki bunca avantajına rağmen neden çift kanatlı uçaklar, yerlerini tek kanatlılara bıraktı?

Yeni Tek Kanatlı Uçaklar

İki kanat, taşıma gücünü yükseltmişti yükseltmesine ama iki kat da artırmamıştı. Çünkü bu iki kanat da neredeyse atmosferin aynı kısmında hareket ediyor bu da aerodinamiği olumsuz etkiliyordu. Bununla birlikte iki kanadı bir arada tutmayı sağlayan parçalar daha fazla sürtünmeye neden oluyordu. Bir diğer önemli dezavantaj ise görüş kapasitesinin düşüklüğüydü. Bütün bu dezavantajlara karşın I. Dünya Savaş’ı sırasında çift kanatlı uçakların avantajları, tek kanatlılardan üstündür. Teknoloji alanındaki ilerlemeler ve kompozit malzemelerin üretimi bu denklemi değiştirmiştir. Çünkü hafif malzemelerin üretimi, mühendislerin kanat açıklığını genişletebilmesine imkân tanımıştır. Kompozit malzemeler yani en az iki malzemenin birleştirilmesi ile elde edilen malzemeler ek aerodinamik katkılar sağlamıştır. Yapısal bütünlük sorun olmaktan çıkmış, sürtünmenin daha az olması önemli bir avantaj yaratmıştır. Ayrıca motor teknolojisindeki gelişmeler daha hafif ve daha güçlü motorların üretilmesini mümkün kılmıştır. Bu da hız anlamında önemli bir fark yaratmıştır. Manevra kabiliyeti halen çift kanatlılardan az olmasına karşın hız ve diğer avantajları tek kanatlıların öne çıkmasına neden olmuştur.

Çift kanatlı uçakların parlama devri, tek kanatlıların yükselişe geçmesi ile kapanmıştır.

Aslında çift kanatlılar, doğal olarak tek kanatlılardan daha iyi değildi. Esas mesele teknolojik gelişmelerin sonucunda tek kanatlı uçakların ihtiyaçlara daha iyi cevap vermesi olmuştur. Böylece 1900’lü yılların başlarında yenilikçi bir araç olarak savaşan çift kanatlıların devri, II. Dünya Savaşı’ndan sonra kapanmıştır. Havacılık tarihinin çok önemli bir parçası olarak kabul edilen çift kanatlılara artık akrobasi uçuşlarında, müzelerde ve tarihi filmlerde rastlıyoruz.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar