Dişlerimizi fırçalamamız gerektiğini duyarak büyüdük. Arada bir atladığımız olsa da diş fırçalama alışkanlığı, birçoğumuz için artık bir ihtiyaç. Hemen her yerde “dişlerimizi günde en az iki defa fırçalamamız ve diş ipi kullanmamız” gerektiği ısrarla tavsiye ediliyor. Peki ama acaba bu yerinde bir ısrar mı? Yani dişlerimizi fırçalamayı bıraksak gerçekten ne olur?

Ağız, bakteriler için harika bir yerdir!

Ağız nemli, karanlık ve bakterilerle doludur. Her birimizin ağzında, dünyadaki insan sayısından çok daha fazla sayıda bakteri yaşar. Ağzımızda yaşayan bakterilerin en yaygını streptokok’tur. Streptokok, ağzımızda kalan şeker ve protein artıkları ile beslenir. Dişlerin üzerini bir film tabakası gibi kaplayan yapışkan tabakanın oluşumunda büyük pay ona aittir.

Stretokok bakterisi

Plak nedir?

Her ne kadar ağzımızda dişlerimizi zararlı bakterilere karşı koruyan iyi bakteriler olsa da bakterilerin kontrolsüz artışı, ağız sağlığımız için büyük bir tehdittir. Bunun önde gelen müsebbibi ise plaktır. Bu bakterilerin ürettikleri asit, diş minesinin aşınmasına yol açar. Dişlerimizi fırçalamazsak bakterilerin dişlere yapışmasını sağlayan film tabakası kalınlaşır ve böylece bakteriler daha hızlı bir şekilde çoğalma imkânı bulurlar. Oysa dişlerimizi fırçaladığımızda hem bakteri kolonilerini hem de yemek artıklarını dişlerimizden uzaklaştırmış oluruz.

Kötü ağız kokusu (Halitosis)

Uzun bir süre dişlerimizi fırçalamazsak aşırı plak birikimi ile yemek artıklarının çürüyerek form değiştirmesi, nefesin kötü kokmasına neden olur.

Süper plak, tartar ve diş eti iltihabı

Dişlerimizi bir ay kadar fırçalamazsak oluşan plak birikimi, diş eti hastalıklarına yakalanma olasılığını önemli ölçüde artırır. Bu aşırı plak birikimine, süper plak adı verilir. Süper plak, dişimizle diş etimizin birleşme çizgisine yerleşmiş bakteri kolonileri demektir. Fırçanın giremediği bu alanlarda oluşan süper plak, sertleşerek tartar haline gelir. Sonunda diş etleri, tartar tarafından öylesine sıkıştırılır ki diş eti iltihabı ortaya çıkar.

Bağışıklık sisteminin aldığı iyileştirici önlemlerden biri boşluklarda irin biriktirmektir. İrin, ölü beyaz kan hücreleri ile dolu protein bakımından zengin bir sıvıdır. Diş etlerinde irin birikmesi, diş eti hassasiyetini artırır. Dokunduğunuz anda kızarır, azıcık baskıda kanamaya başlar. Ancak kanama olsun olmasın diş eti iltihabı, çok daha kötü sonuçların doğabileceğinin bir işaretidir.

Periyodontitis

Eğer dişlerimizi birkaç ay fırçalamayı bırakacak olursak periyodontitis adı verilen bir diş eti hastalığının ortaya çıkma ihtimali artar. Bu hastalık, diş etinin iç tabakası ile kemik arasındaki dokuları etkilen bakteriyel bir enfeksiyondur. Bunda bağışıklık sisteminin yanlış bir şekilde çalışmasının da payı vardır. Bakteri plağının tartara dönüşmesiyle artan sorunlara karşı önlem olarak bağışıklık sisteminin aktive olması birtakım enzimlerin salgılanmasına yol açar. Ancak bazı enzimler diş etine ve diş etinin bağ dokularına zarar verir. Bu da hastalığın daha da ilerlemesine neden olur. Hastalık ilerledikçe dişler gevşeyerek dökülmeye başlar.

Periyodontitis ve diş çürükleri dişlerin kaybına yol açtığı gibi korkunç ağrılara da neden olabilir. Şekerli, sıcak ya da soğuk yiyecekler ve içecekler ağrıları tetikler. Hatta bu ağrı, bazen öylesine dayanılmaz olur ki henüz dişi kaybetmemişken ondan kurtulmak isteyebiliriz.

Beterin beteri

Dişlerin fırçalanmaması sadece ağız ve diş sağlığını tehdit etmekle kalmaz, hayati organlarımıza dahi zarar verebilir. Çünkü ağız, vücudumuzun geri kalanına açılan bir kapıdır. Plak birikiminin artması, plak tabakasının derinleşmesine ve bakterilerin kanımıza sızmasına yol açabilir. Kandaki bakteriler, vücuttaki tüm sistemleri istila etme potansiyeli taşır. Devam etmekte olan klinik araştırmalar, diş hijyeninin ağır ihmalinin; demans, kalp hastalıkları, felç ve kanser dahil olmak üzere pek çok ölümcül hastalığa yol açma potansiyeli taşıdığını göstermektedir.

Sonuç olarak, günde beş dakika ayırarak yukarıdaki olumsuzlukları büyük ölçüde önleyebileceğimizi düşünecek olursak ısrarlı tavsiyelerin hakkını teslim etmek gerekir. Üstelik hoş bir nefes kokusuna ve temiz bir gülümsemeye sahip olmayı kim istemez, öyle değil mi?

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar