Gezegenimizde 7 kıta bulunur: Kuzey Amerika, Güney Amerika, Afrika, Asya, Avrupa, Avustralya ve Antarktika. Bu kıtalar yeryüzünün yaklaşık %29’unu oluştururken kalan %71, sularla kaplıdır. Bir zamanlar bu yedi büyük kara parçası birleşik tek bir kara parçasıydı.

Wegener’in kıtasal sürüklenme kuramı

Bir bilim insanı olan Alfred Wegener, yaklaşık 100 yıl önce (1915) kıtasal sürüklenme kuramını ortaya attı. Bu teoriye göre, tüm kıtalar başlangıçta Pangea adını verdiği tek bir kara parçasıydı. Pangea, parçalandı ve Dünya’nın bugün göründüğü gibi olmasını sağladı. Ancak kuşkusuz sürüklenme, hareket durmadı. Biz fark etmesek de kıtalar hareket etmektedir.

Wegener’in kanıtları

Wegener kuramını, iki temel gerçeklikten hareketle oluşturmuştur:

  1. Bunlardan ilki jeolojik uyumdur. Wegener, tüm kıtaların kıyılarının bir yapbozun parçaları gibi birbirine uyduğunu fark etmiştir. Şu anda herhangi bir dünya haritasına bakacak olursanız Afrika’nın batı kıyısının Güney Amerika’nın doğu kıyısına adeta birbirlerinden henüz ayrılmış gibi uyduğunu fark edebilirsiniz.
  2. İkincisi ise fosiller üzerinde yaptığı çalışmalar olmuştur. Wegener, fosil bulgularına dayanan makaleler üzerinde çalışmış ve arada karasal bir bağlantı olmayan iki ayrı bölgede nesli tükenmiş aynı hayvanların fosilleri olduğunu fark etmiştir. Üstelik bu hayvanların, suda uzun bir mesafeyi yüzme imkanı olmayan kara hayvanları olduklarına kuşku yoktur. Bu örneklerden biri Mesosaurus’un fosilidir. Günümüz timsahına benzeyen bu hayvan, kısa arka bacakları olan bir kıyı hayvanıdır ve fosilleri hem Güney Amerika’da hem de Güney Afrika’da bulunmuştur.

Haritaya bakacak olursanız göreceğiniz gibi bir mesosaurusun iki kara parçası arasındaki mesafeyi yüzerek geçmesi mümkün değildir. Bu iki toprak parçası arasında yürüyerek geçilebilecek bir toprak bağlantısı olmadan her iki bölgede de mesosaurusun varlığı açıklanamaz.

Bununla birlikte bazı bölgelerde o bölgenin iklim koşullarına uygun olmayan bitki ve hayvan fosilleri bulunmuştur. Hatta bazı kaya türlerinin varlığı bile Wegener’in teorisini destekler niteliktedir.

Wegener, bu iki temel dayanakla kıtasal sürüklenme teorisini geliştirirken, kıtaların manto (Dünya’nın merkezindeki sıcak eriyik kaya tabakası) üzerinde yüzen kara parçaları olduğunu ileri sürmüştür. Mantonun yaydığı ısı, kıtaların sürüklenmesine yol açan akımları oluşturur. Ayrıca Dünya’nın hareketinin yarattığı merkezkaç kuvveti de kıtaların sürüklenmesine katkıda bulunur.

Wegener’in kuramına itirazlar

Wegener’in kuramı, bilim çevrelerinde kabul edilmemiştir. Çünkü kuramın temel dayanağı olan iki kanıt (jeolojik ve fosil kanıtları) yeterli bulunmamıştır. Ayrıca sürüklenmenin sebebi olduğu ileri sürülen, manto ısısının ve merkezkaç kuvvetinin kıtaları ayırmaya yetecek kadar büyük bir etkiye yol açmayacağı anlaşılmıştır. Bu da Wegener’in kuramının tamamen reddedilmesine yol açmıştır. Ancak tarih ve çığır aşan keşifler Wegener’in haklı olduğunu göstermiştir.

Levha Tektoniği

Wegener’in kuramı maalesef ki ölümüne dek, bilimsel topluluklarda onaylanmamıştır. Ancak daha sonra teknolojik ilerlemeler, Wegener’in kuramının belli yönlerini destekleyen yeni kanıtların bulunmasını sağladı. Kanadalı fizikçi J. Tuzo Wilson, 1965’te geliştirdiği levha tektoniği kuramının temelini, Wegener’in kıtasal sürüklenme kuramı oluşturmuştur.

Bu teoriye göre, kıtalar ve okyanus kabuğu litosferi oluşturur. Litosfer, astenosfer olarak bilinen erimiş kaya tabakası üzerinde yüzen büyük levhalardan oluşur. Büyük miktarda ısı ve basınç altında olan Astenosfer’deki kayaçlar, viskoz (yoğunluğu bala benzer) bir akışkan gibi bir hareket eder. Bu yüzden de litosferin levhaları bu erimiş kaya tabakası üzerinde yüzer ve sürekli hareket eder. Bu hareket, Pangea’nın 7 kıtaya ayrılmasına neden olmuştur.

Levha tektoniği teorisi, dağların oluşumu gibi düzensizlikleri de açıkladığı için esas olarak kabul edilmiştir. Daha önce Dünya’nın başlangıçta erimiş bir kütle topu olduğuna inanılıyordu. Bu erimiş kütle topu, zamanla soğuyunca bazı yerlerde çatlamalar ve çatlamaların birbiri üzerine katlanması ile dağların oluştuğuna inanılıyordu. Ancak levha tektoniği teorisi, dağların oluşumuna çok daha makul bir açıklama getirmiştir. Açıklamaya göre tektonik levhaların sürekli hareketi, karşı karşıya gelmelerine ve birbirine direnç uygulamalarına yol açar. Direnç noktalarındaki levhalar birbiri üzerine katlanarak yükselir ve dağları oluşturur.

Levha Tektoniği teorisi şu anda bilim çevrelerinde geniş çapta kabul görmüştür. Jeoloji, oşinografi, jeofizik ve hatta paleontoloji alanındaki çalışmalar levha tektoniğini destekleyen kanıtlar bulmuştur. Wegener’in elindeki verilerin kısıtlı olması göz önünde bulundurulduğunda, kuramının her yönü ile doğru olmasa da bilim dünyasında çığır açan çok başarılı bir kuram olduğu söylenebilir.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar