İnsanoğlu tarih boyunca birçok devlet, kültürel, sosyal ve politik sistem kurmuştur. Bunlardan bazıları binlerce yıl, bazıları yüzlerce yıl sürmüş bazıları da Dünya’nın izole köşelerinde hayat bulmuştur. İnsanlığın deneye yanıla attığı adımlar bizi bugün bulduğumuz noktaya getirmiştir. Yakın tarihimizin uzun geleneklerinden biri olan feodalizm, 9. yy. ila 15. yy. arasında devam etmiştir. Felsefesi ve hiyerarşisi bakımından farklılıklar gösteren uygulama halen dünyanın bazı bölgelerinde devam etmektedir. Feodalizm ve geliştirdiği hiyerarşik sistem hem olumlu hem de olumsuz etkilere yol açmıştır.

Feodalizm Nedir?

Yasal, askeri ve politik stratejilerin bir kombinasyonundan oluşan feodalizm, toprak mülkiyetine sahip olan kişinin topraklarında yaşayan insanlara sadakatleri ve işgüçleri karşılığında hizmet, para ve güvenlik sağlamasıdır.

Orta Çağda Feodalizm

Avrupa’da Yunan ve Roma imparatorluklarının çöküşünden sonra “karanlık” olarak adlandırılan bir döneme girilir. İstikrarsız ve kanunsuz bir ortamda yaşamanın zorlukları krallar ve ulusal sınırların belirlenmesi ile aşılmaya çalışılsa da istikrar sağlanamaz. 9. yüzyıla gelindiğinde çekişmeler, barbar saldırıları ve yoksulluk kaosun daha da derinleşmesine yol açar. İşte böyle bir ortamda feodalizm hiyerarşisi son derece olumlu bir değişiklik olarak görülür.

Bu sistemin tepesinde kral vardır. Orta Çağ boyunca krallar, Orta Çağ ulusları için Tanrı adı ile anılmasalar da tanrıya yakın bir şey olarak algılanırlar. Hatta pek çok ulus için kralları, Tanrı ile bağlarını sağlayan varlıktır. Kral, ülkenin kontrolü altındaki bütün toprakların esas sahibidir. Tarım yapılan geniş topraklar asillere (baron) kiralanır. Asiller de bunun karşılığına krala sadık kalır ve onu destekler. Krala sadık kalmak ve onu desteklemek demek; bu topraklardan elde ettikleri gelirin bir kısmıyla şövalye yetiştirmek ve ödeme yapmak anlamına gelmektedir.

Sonuç olarak bu siyasal sistemin en tepesinde kral bulunur. Kralın altında kendisine bağlı soylular yer alır. Bu soyluların altında da daha düşük mertebeli soylular yer alır. Feodalizmin piramitsel hiyerarşik sisteminin en alt basamağını serfler oluşturur. Serflerin çoğu kölelikten gelmektedir. Köle sahipleri ekonomik zorluklar nedeni ile kölelerini besleyecek geliri elde edemeyince, kölelerini kendi toprağında ikamet etmek şartıyla azat eder. Yani serf demek aslında köleliğin yeni modelidir.

Baronların oldukça zengin olduğu bu sistemde, şövalyelerin durumu da hiç fena değildir hatta pek çoğunun kendine ait özel mülkleri vardır. Ancak şövalyeler de bunun karşılığında askeri ihtilaf durumlarında savaşa giderek askerlere komuta etme görevini yerine getirirler.

Nüfusun %90’ını oluşturan serfler ve köylüler ise güvenliklerini sağlama karşılığında kendilerine ait olmayan topraklarda çalışarak, savaşlarda kullanılacak malzemelerin ve besinin sağlanmasına katkı sağlamışlardır. Toplumun bu sınıfı son derece fakirdir ama nadir de olsa içlerinden bazıları bilhassa iyi bir asker olduğunu kanıtlama şansına kavuşanların sınıf değiştirmesi mümkün olabilmiştir.

Günümüzde pek çok tarihçi, feodalizm kavramını gelir eşitsizliği, sağlıksız güç dinamiği vb. olumsuz özellikleri ile ele alarak olumsuz bir anlamda kullanmaktadır. Hatta kendi Orta Çağlarını geçememiş olan toplumlar için de bu kavram kullanılır. Oysa hiyerarşinin açıkça görülen dengesizliğine rağmen Orta Çağ’da feodalizm, pek çok derde çare olmuştur.

Feodalizmin Olumlu Yönleri

Feodalizm 1.000 yıldan daha uzun bir süre önce ortaya çıkmış, alt ve üst sınıfın birlikte uyumla yaşamasına olanak sağlamış, görece medeni bir sistemdir. Toplumdaki herkesin üstlendiği göreve uygun olarak ödüllendirildiği ve yerel toplulukların bile bir şekilde sesini duyurabildiği bir sistem olmuştur. Kral, hiyerarşinin en üstünde yer aldığı halde karar almak konusunda bağımsız değildir. Sistem, binlerce kilometre ötedeki bir krala duyulan kör bağlılıktan ziyade bireyin bağlı olduğu kişiye duyduğu güven üzerine inşa olmuştur.

Baronlarla serfler arasındaki ilişki, Karanlık Çağlardaki ilişkiden çok daha istikrarlı, güvenli ve verimlidir.

Toplumda herkesin bir yeri ve amacı olmasını sağlayarak ulusal sadakatin artmasını sağlamıştır.

Hepsinden öte sistem, az da olsa insana kaderini belirleme şansı tanımıştır. Kimse zorla savaşmak ya da zorla çalışmak durumunda kalmamış; en azından bu ikisi arasında bir tercih yapabilecek hale gelmiştir.

Feodalizmin Olumsuz Yönleri

Yukarıdaki faydalar yanı sıra feodalizm beş yüzyıl boyunca Avrupa’nın ağır baskıcı bir sistem ile yaşamasına neden olmuştur. Kralın mutlak gücü, bazı konularda sınırsız davranışlara yol açmıştır. Örneğin aşırı vergiler ve ölüm tehdidi vb. Sosyal adalet son derece zayıftır. Halkın %90’ını oluşturan sınıfın fırsatları yok denecek kadar azdır. Ayaklanma korkusu, kralın baronlarını sürekli olarak mutlu etmesi gerekliğini doğurmuş bu da güvensizlik beraberinde komplolara yol açmıştır.

Güç ve sadakat en makbul değerler olarak görülmüş, zekaya ve meritokrasiye önem verilmemiştir. (Meritokrasi: Liyakata dayalı bir yönetim anlayışını benimseyen devlet modeli.) Bu olumsuz yönleri yüzünden feodalizm, sosyal ve felsefi gelişmeleri frenlemiştir.

Günümüzde Feodalizm

Sanıldığı gibi feodalizm Orta Çağ’da ortaya çıkmamıştır. Kökleri Antik Mısır’a kadar geri gider. Ancak 19. yüzyıla kadar feodalizm terimi kullanılmamıştır. Hint kast sistemi, Kuzey Kore hatta bazı suç örgütlerinde feodalizmin motiflerini görebiliriz.

Örneğin pek çok mafya organizasyonu, modern feodal sistemlere örnektir. Burada güçlü bir lidere bağlı belli alanların sorumluları olan liderler vardır ve onlara bağlı olarak faaliyet gösteren başkaları ve sonuç olarak sistemin her üyesi, kendi güvenliği için kendisinin üstünde konumlanmış olan kişiye ya da kişilere ödeme yapmak zorundadır.

Bugün felsefi anlamda 21. yüzyıl kapitalizminin feodalizmin parlak bir versiyonu olduğunu iddia edenler de vardır. Bu iddia örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nin neo-feodalizm ile yönetildiğini savunur. Bu iddialarını da halkın en alt tabakasında yaşayan bireylerin kötü ücretlerle çalışmak zorunda kalmalarına karşın şirketlerin çok iyi para kazanmalarına ve dengesizliğin neden olduğu sosyal adaletsizliğe dayandırırlar.

Sonuç olarak feodalizm; istikrar ve güvenliğin sağlamamış olduğu çağlarda, çağın önemli ihtiyaçlarına cevap verebilen bir sistem olduğundan haklı ve doğru bir sistem olarak değerlendirilebilir. Ancak felsefi ve sosyal düşüncenin bu kadar aydınlanmış seviyelere ulaştığı 21. yüzyılda bu tür baskıcı ve kısıtlayıcı bir yaklaşımın benimsenmesi için hiçbir sebep yoktur.

Kaynaklar:

  • History On The Net (Link 1)
  • History On The Net (Link 2)
  • Passages from Antiquity To Feudalism By Perry Anderson
  • Mediaeval Feudalism By Carl Stephenson

Benzer Kanıtlar