Depremden önce köpeklerin deliler gibi havladıkları, fillerin toprak kaymasından önce telaşla koşmaya başladıkları ve köpek balıklarının yaklaşmakta olan fırtınayı hissedip açık denizlere kaçtıkları söylenir. Bunların bazılarına gerilim filmlerinde de şahit oluruz, tıpkı ses efektleriyle yapıldığı gibi hayvanların bazı garip davranışları, izleyiciye korkunç bir olayın yaklaşmakta olduğunun sinyalini verir. Peki bu iddialar bilimsel olarak doğrulanmış mı yoksa her şeye bir anlam bulma arzumuzun yol açtığı yanılgılardan biriyle daha mı karşı karşıyayız?

Bazı köpek sahipleri, bu bilginin bilimsel olarak doğrulanıp doğrulanmadığına aldırmaksızın köpeklerinin yaklaşmakta olan yağmuru ve depremi farkında olduklarına emin olduklarını söylerler. 2001 yılında Guarat (Hindistan)’daki büyük depremden sonra depremzedeler, depremden hemen önce köpeklerin garip davranışlarının dikkatlerini çektiğini, köpeklerin havlayarak koşuşturmaya başladıklarını anlatmışlardır.

Hayvanlar felaketleri önceden hisseder mi?

Konu ile ilgili araştırma imkanları kısıtlıdır. Çünkü örneğin ne zaman büyük bir deprem olacağını bilemediğimiz için deprem öncesi hayvan davranışları üzerinde kontrollü bir bilimsel gözlem yapamayız. Bu yüzden konu ile ilgili bilimsel kanıtlar yoktur. Ancak mevcut anekdotlara, bilimsel yaklaşımla makul açıklamalar getirilmiştir.

Altıncı His

Halk arasında hayvanların altıncı hisleri olduğu söylenir. Ancak bilim insanları, altıncı bir duyunun varlığına dair hiçbir işaret bulamamışlardır. Bunun yerine bilim dünyasında kabul gören görüş, hayvanların mevcut duyularını daha verimli kullandıklarıdır. Daha verimli derken kast edilen hayvanların bazı duyularını insandan daha verimli kullandıklarıdır. Bu duyulardan en üstün başarıları sağlayan duyu ise işitme duyusudur.

İnsanlar 20 ila 20,000 kilohertz arasında değişen sesleri duyabilirler; yani bu aralığın dışındaki sesler bizim için tespit edilemezdir. Ancak, köpekler, filler, yarasalar ve geyikler vb. işitme konusunda bu aralığın sınırlarını aşan bir hassasiyete sahiptirler.

Bir geyiğin perspektifinden bakacak olursak insanlar, sağır olmasa da ağır işiten bir türdür. Yani onlar için son derece bariz olan sesler, bizim için yoktur.

Söz konusu olan depremin önceden hissedilmesi olduğunda aslında şöyle bir süreç gerçekleşir. Önce tektonik levhalar yeryüzünün derinliklerinde birbirine sürtünmeye başlar. Levhaların bu hareketi kısa enerji patlamalarına ve bu enerjinin dağılmasına yol açar ve biz bu duruma deprem adını veririz. Oysa deprem ortaya çıkmadan önce levhaların birbirine sürtünmesi infrasonik bir ses üretir. 20 Hertz’den daha düşük frekanstaki bu sesi, biz duyamayız ama köpekler duyabilir. Filler ve daha pek çok hayvan için de bu durum geçerlidir.

Felaketi algılama yeteneği karadaki hayvanlarla sınırlı değildir. Suda yaşayan hayvanlar da yaklaşan doğal felaketleri fark edebilirler. Burada devreye giren ise hidrostatik basınç ile ilgili farkındalıktır. Her deniz canlısı denizin altındaki belli bir derinlik aralığında yaşar ve metabolizması bu aralığın basıncına uygundur. Yaklaşmakta olan kasırga, suyun basıncını değiştirdiğinden bilhassa devasa deniz canlıları bölgeden uzaklaşırlar. Sığ sulara adapte olmuş bazı deniz canlıları ise yaklaşmakta olan fırtınayı fark etseler bile açık denizlere kaçma imkanları olmadığından kasırgalardan daha kötü etkilenirler.

Daha önce belirtildiği gibi, hayvanların felaketleri algılama yeteneği hakkında somut bilimsel bir kanıt olmasa da mevcut duyularının verimliliği göz önünde bulundurulduğunda yaklaşan felaketlerin işaretlerini fark edebileceklerine kuşku yoktur.

Not: Kasırgalar Deniz Canlılarının Yaşamlarını Nasıl Etkiler başlıklı makalemizde bu konuyla ilgili daha detaylı bilgi bulabilirsiniz. Okumak isterseniz buraya tıklayın.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar