İnsanlık tarihinin en ölümcül hastalığı AIDS’tir. Fark edildiği 1980’li yıllardan bu yana milyonlarca yaşama mal olan AIDS, aynı zamanda büyük bir sosyal izolasyona neden olmuştur. Korkulan hastalığa neden olan HIV sanılanın aksine öldürücü değildir. Detaylara girmeden önce bu virüsü bu kadar farklı kılanın ne olduğu anlamaya çalışalım.

Virüs ve Retrovirüs

Virüs, yaşamla ölüm arasındaki sınırda var olan bir organizmadır. Canlı olarak kabul edilmek için gerekli bazı kilit özellikleri taşımadıkları için (örneğin hücre yapısı) onlara, “yaşamın kıyısındaki organizmalar” denir. Virüs uygun konakçıya ulaşana kadar yaşamsal bir faaliyet göstermeyen, mikroskobik enfeksiyon etkenidir. Virüsler genellikle protein manto ile korunan tek bir DNA veya RNA iplikçiğidirler.

İnsan hücreleri bilgilerini DNA formunda saklar. DNA, RNA oluşumunu sağlayan şablon olarak görev yapar. RNA ise protein oluşturmanın şablonudur. Özetle bilgi, DNA’dan RNA’ya ondan da proteine aktarılır.

Retrovirüslerin genetik materyali RNA’dır. Hücrelerimize bulaşan retrovirüsler, RNA’larını DNA’ya dönüştürür ve bizim DNA’mızla bütünleşirler. Hücrelerimiz virüse ait DNA’yı kendisine ait olduğunu farz ederek, bunun birçok kopyasını üretir. Bu şekilde hücrelerimiz, viral parçacıklar üretir. Ardından bu parçalar hücreyi terk eder ve diğer hücrelere bulaşırlar.

Retrovirüsün çoğalması

Normal virüsler ise retrovirüslerin tersine hücrelerimizin birer parçası olmak yerine hücrelerimizi ele geçirirler. Bu nedenle normal virüsleri hızlı bir şekilde tespit etmek ve yok etmek mümkündür.

Retrovirüslerden kurtulmayı zorlaştıran bir diğer neden ise retrovirüslerin RNA’larını DNA’ya dönüştürme yetenekleri sayesinde mutasyona duyarlı olmalarıdır. Hızlı mutasyon, hızlı evrilme kabiliyeti anlamına gelir. Yani mücadele etmek zorunda olduğunuz düşmanın hızla değişmesi gelişmesi demektir.

HIV (Human Immunodeficiency Virus) İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü

HIV, bir retrovirüstür. Bu virüs bağışıklık sistemimizin bir hücre tipi olan T hücrelerine saldırır. T hücreleri enfeksiyondan kurtulmamız yanı sıra bağışıklık sistemimizin öz hücrelerimizi tanımasını ve bağışıklık sisteminin öz hücrelerimize saldırmasının önlenmesi görevini yerine getirirler. HIV bağışıklık sistemi hücrelerini etkilediğinde, çoğalmaya ve hücrelerimize zarar vermeye başlar. Bu da bağışıklık sistemimizin işlevini yerine getirememesine, normalde vücudumuzun kolaylıkla baş edeceği hastalıklarla baş edememesine ve kanser gelişimine yol açar.

HIV vücut sıvılarına yayılır. En yaygın bulaşma yolu, cinsel ilişki ve paylaşılan enjektörlerdir. Daha nadir olmakla birlikte kan ve organ nakli ile de bulaşır. HIV plasenta duvarını da aşabildiğinden anne karnındaki bebeğe de bulaşabilir.

HIV enfeksiyonu

HIV vücuda girdiğinde yayılmaya ve hücrelerimizin ölümüne yol açmaya başlar. Enfeksiyonun 3 aşaması vardır.

1. Akut HIV Enfeksiyonu: Bu bulaşmanın ilk aşamasıdır. Grip semptomları gibi başlar, ateş, kızarıklık, lenf bezlerinin şişmesi, baş ağrısı vb. HIV’in büyük oranda çoğaldığı aşamadır. Ardından vücut, virüsü kontrol altına almaya çalışır, virüs parçacıklarının sayısı azalırken T hücrelerinin sayısı artar.

2. Kronik Aşama: Bu viral parçacıkların herhangi bir semptom göstermeden vücutta çoğaldığı bulaşmanın ikinci aşamasıdır. Bu aşama ortalama 10 yıl sürer. Herhangi bir semptom görülmemesine karşın virüs başkalarına bulaşabilir. Bu aşama sonunda AIDS ortaya çıkar.

3. AIDS (Acquired Immunodeficiency Syndrome) Aşaması: Enfeksiyonun son aşamasıdır. Bu aşamada virüs parçacıklarının sayısı çok artmış ve bağışıklık sistemi yenilmiştir. Bu aşamada insan ortalama 3 yıl daha yaşayabilir.

Her HIV enfeksiyonu AIDS’e yol açmaz.

HIV enfeksiyonunun ölümle sonuçlanmasının nedeni, bağışıklık sisteminin işe yaramaz hale gelmesidir. Bu insanı kalkanları olmayan bir uzay gemisi gibi her türlü etkiye açık hale getirir.  Yani bizi öldüren virüsün kendisi değil, virüsün bağışıklık sistemini zayıflatması ile yaşadığımız diğer enfeksiyonlardır.

HIV ile yaşam

HIV’den kurtulmayı sağlayacak herhangi bir tıbbi çare yoktur. Ancak HIV bulaşmış kişinin daha iyi bir yaşam sürmesini sağlayan çareler vardır. Bunlara Antiretroviral Terapi (ART) denir. ART, HIV’in yayılmasını yavaşlatarak kişinin daha uzun süre yaşamasına izin veren ilaçların birleşimidir. ART’ye ne kadar erken başlanırsa etkileri o kadar iyi olur. ART’ye AIDS aşaması da dahil tüm aşamalarda başlanabilir ancak en iyisi birinci aşamada başlamasıdır. Birçok insan, ART desteği ile 15-20 yıl daha yaşayabilmektedir. 

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar