Doğa, sanıldığı kadar cömert değildir, hatta pazarlığa da yanaşmaz. Tüylerden kurtulmanın bedeli, daha çok üşümekti. Ses tellerinin gelişimi birçok ses dizisini mümkün kılarak, konuşma dilini geliştirmemize yardımcı oldu ancak öte yandan bu yetenek boğulma riskimizi arttırdı.

Bizden sadece yarım kromozom kadar uzak olan ilkel atalarımızın vücudu, tüylerle kaplıydı ve kambur sırtlarıyla dört ayak üzerinde yürüyorlardı. Ancak evrim süreci boyunca birçok özelliğimiz budandı, bunlardan biri de kuyruğumuzdu.

Hayvanlar aleminde son derece yaygın olarak görülen kuyruk, bilhassa memelilerde bulunur. Leğen kemiğine bağlıdır. Kıpır kıpır hareketli bir yapısı vardır. Memelilerden kuyruğu olmayan sadece iki tür vardır: İnsanlar ve insansı maymunlar.

Evrimin çalışma prensipleri gereği, evrimsel sürecimizin bir noktasında kuyruksuz olmak avantajlı hale gelmiş ve mutasyon sonucu kuyruksuz doğanlar, kuyruklu doğanlara oranla genlerini daha fazla aktarma imkanına kavuşmuştur.

Kuyruk neden dezavantaj haline geldi?

Kuyruk birden fazla amaca hizmet edebilir. Atlar sinekleri kovalamak, balıklar yüzgeçlerini yönlendirmek, primatlar üçüncü kolları gibi tutunmak ve dört ayaklı hayvanlar denge sağlamak için kuyruklarını kullanırlar. Oysa insan iki ayağı üzerinde yürümeye başladığında bu faydaların hiçbirine ihtiyacı kalmamıştır.

İnsanoğlunun ayağa kalkması ile eller serbest kalmış, böylece insanın evrimsel başarısında çok büyük bir adım atılmıştır.

Ne dört ayaklı hayvanlar gibi yer çekimi merkezini manipüle etmeye ne de maymunlar gibi ağaç dallarında sallanmaya ihtiyacımız yok. İhtiyaç ortadan kalkınca, o ihtiyaca hizmet eden organ da körelir. Bunun da ötesinde iki ayağı üzerinde yürüyen bir canlı için kuyruk, denge bozucu bir organ haline gelir. Bu yüzden iki ayağı üzerinde yürüyen maymunların kuyrukları da küçülmüştür. Hatta küçük insansı maymunlar olarak da adlandırılan gibongillerin kuyruğu yoktur.

Çünkü fayda sağlamayan bir organın enerji ihtiyacını karşılamak, evrimsel bir dezavantajdır ve bu nedenle evrim sürecinde ortadan kalkarlar.

Kuyruk sokumu

Aslında evrimin, tıpkı kötü bir yatırımcı gibi hiçbir öngörüsü yoktur. Sadece ihtiyaçları karşılamaya yönelik çözümler üretir. Bu sağduyu eksikliği, hataların düzeltilmemesine neden olur. Yani evrim asla geri alınamayan ve her daim ilerleyen bir süreçtir. İşlevini yitiren organlarımızdan biri de kuyruk sokumudur. Artık kuyruğumuz olmasa da kuyruk sokumunda kuyruğu destekleyen kemiklerin varlığı sürmektedir. Omuriliğin ucunda bulunan bu kemikler sadece bu bölgede bulunan kasların tutunma alanını oluşturur.

Bebeğin anne karnındaki 4. haftasında, genomunda varlığı süren “kuyruk gelişimi” ile ilgili kısım okunur ve embriyonun kuyruğu çıkar. Embriyo 31-35 günlükken kuyruk en uzun haline gelir. Fakat genomda bulunan evrimsel süreçte edindiğimiz “kuyruk apoptosisi (programlı hücre ölümü) genleri” kuyruğu üreten hücrelerin ölümüne yol açar. Böylece kuyruk yok olur ancak kuyruk sokumunun varlığı devam eder. Kuyruk sokumu insanın bir zamanlar kuyruklu olduğunun kanıtı olarak kabul edilir.

Bununla birlikte bin yıllık bir özellik, beklenmedik bir şekilde ortaya çıkabilir ve kuyruklu bir bebek dünyaya gelebilir. Bazı insanlar bunun olağanüstü bir durum olduğunu düşünebilirler ancak doktorlar için bu son derece normal bir şeydir ve küçük bir cerrahi müdahale ile kuyruk alınabilir.

Bilinmeyenler

Bir zamanlar kuyruğumuz olduğuna şüphe yok. Artık kuyruğa ihtiyacımız kalmadığına da. Fakat bu iki bilgiyi birleştirerek kuyruğun bu nedenle kaybolduğunu söylemek aslında bir yorumdur. Tıpkı niçin iki ayak üzerinde yürümeye karar verdiğimizden emin olamayacağımız gibi kuyruğun yok olması konusunda da makul açıklamalar geliştirmekten öte bir yargıda bulunamayız.

Kaynaklar

Benzer Kanıtlar