Çağımızda erkeklerin yüzünde sakal ve bıyık adını verdiğimiz gür kıllar çıkarken kadınlarda neredeyse hiç görülmez. Evrimsel değişiklikler, sakal ve bıyığın erkeklere özgü bir özellik olarak görülmesine yol açmıştır. Peki ama neden? Hadi gelin birlikte keşfedelim!

Epilasyon

Kabul etmek gerekir ki çağdaş kadının yaşamında epilasyon bir gereklilik. Bugün hemen hemen bütün kültürlerde kadınlar, vücut tüylerinden bilhassa yüz bölgesindekilerden kurtulmak için çaba harcıyorlar. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre Amerikalı kadınların %99’u birtakım yöntemlere vücut ve yüz tüylerinden kurtuluyorlar. Ortalama bir Amerikan kadınının ömrü boyunca vücut tüylerinden kurtulmak için 10 bin dolar harcadığı, hatta jilet yerine ağda gibi teknikler kullanılması durumunda bu maliyetin 23 bin dolara kadar çıktığı görülmüştür.

Darwin’in Açıklaması

Profesör Rebecca Herzig’a göre; kadınların yüz tüylerine karşı gösterdiği köklü antipatinin temelinde, Darwin’in açıklamaları yatmaktadır. Darwin, 1871 yılında yayınlanan “İnsanın Türeyişi ve Cinsiyete Mahsus Seçilim” adlı kitabında, teorisini fiziksel özelliklerimizin doğal seleksiyon sonucunda oluştuğu görüşüne dayandırmıştır.

Cinsel seçilim (yani bireylerin üremek için seçtiği eşte olmasını istemedikleri özelliklerin giderek yok olması), nedeni ile sakallı kadınlar, eş seçiminde dezavantajlı bir konuma gelmiştir. Çünkü yüz kılları bilhassa bit gibi parazitlerin yaşamasına daha elverişli olduğundan, tüysüz bir yüz, tüylü bir yüze göre daha hijyenik ve daha sağlıklı birey anlamına gelmiş ve sakallı kadınların genlerini devam ettirme şanslarının azalmasına yol açmıştır. Herzig, Darwin’e ait bu görüşlerin yayınlanması ve yaygınlaşması ardından evrim bilimcilerin de yüz kıllarını cinsiyet belirten dış fiziksel özellikler olarak konumlandırdıklarını söyler. Böylece sakal ve bıyık erkek cinsiyetine özgü bir özellik olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlama da yüzünde kıl çıkmayan kadınların antropolojik gelişim bakımından daha ileride oldukları gibi bir anlama gelmiş ve kısa bir süre zarfında kadınların yüzündeki kıllar bir anormallik olarak görülmeye başlanmıştır. 1890’larda yapılan “delilik” ile ilgili çalışmada, 271 kadın psikiyatri hastası gözlemlenmiş ve sonuçta psikiyatrik sorunlarla yüz kılları arasında bir ilişki olduğu iddia edilmiştir. Hatta bu sözde tespitlerde, ağır psikiyatrik sorunları olan kadınların yüzlerindeki tüylerin sert ve kalın telli olduğu belirtilmiştir. Cinsiyet üzerindeki çalışmaları ile ünlü Havelock Ellis ise yoğun kıl gelişimi gösteren kadınlarda cinsel dürtülerin ve şiddete eğilimin arttığı iddiasında bulunmuştur.

Harvard’da cinsiyet ve cinsellik üzerine çalışmalar yapmakta olan Profesör Afsaneh Najmabadi, kadınların yüzünde kıl gelişimi ile ilgili araştırmaları sırasında 18. yüzyıl edebiyatında İranlı kadınların birçok kez kalın kaşlı ve bıyıklı olarak tasvir edildiğini keşfetmiştir. Üstelik, kalın kaşlar ve bıyıklar öylesine çekici bulunmuş olmalı ki bazen makyajla kaş ve bıyıkların daha gür görünmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Hatta 19. yüzyılın başlarına kadar, portrelerde cinsiyet ayrımının çok belirsiz olduğu hangi karakterin kadın, hangisinin erkek olduğunu anlamanın güç olduğu dikkat çekmektedir.

Herzig kitabında (Plucked),1900’lü yılların başlarında, Amerika’da kadınların yüz tüylerinden ciddi şekilde rahatsızlık duymaya başladıklarını bildirir. Bu tarihten sonra kadınların daha feminen görünmek için gösterdikleri çaba artmış ve yaygınlaşmıştır.

Kıl Gelişiminde Hormonların Rolü

Modern toplumların genelinde kadınların yüzünde sakal ve bıyık gibi sert kıllara karşı olumsuz bir tutum olduğu, bunun da cinsel seçilim gibi bir gerçeğe dayandığını anladığımıza göre şimdi de bugün doğal olarak kadınların yüzündeki kıl gelişiminin erkeklerden neden daha az olduğunu anlamaya çalışalım.

Sinir bilim alanında yapılan çalışmalar, erkeklerin yüzünde bıyık ve sakal şeklinde sert ve kalın kılların olmasının birçok farklı sebebe dayandığını ortaya koymuştur. Hem kadınlarda hem de erkeklerde yüz bölgesindeki kılların gelişimi hipotalamusla başlar. Hipotalamus, hipofiz bezine sinyal gönderir. Sinyali alan hipofiz bezi, kadınlarda yumurtalıkları, erkeklerde testisleri uyarır. Bu uyarım testislerin testosteron, yumurtalıkların ise östrojen hormonu salgılamasına neden olur. Bu iki hormonun aktivitesi ergenliğin başlamasını sağlar. Testosteron seviyesindeki artış erkeksi özelliklerin; östrojen sevisindeki artış ise kadınsı özelliklerin gelişmesi anlamına gelir. Testosteron ile ilgili yapılan çalışmalar testosteron seviyesindeki yükselmenin kıl gelişimini teşvik ettiğini göstermiştir. Ergenlik dönemindeki kızların vücutlarında testosterondan daha fazla östrojen olması, yüz kıllarının gelişiminin teşvik edilmemesi anlamına gelir.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar