Aslında bakarsanız kedilerin bizden nefret ettiğini düşünmenize sebep olan davranışlarının genellikle bizimle hiçbir ilgisi yoktur. Bazen kucağımıza gelip, hırıltılar çıkararak kendilerini sevdirmeye çalışmalarına karşın bazen de okşamak için elimizi uzattığımız anda kaçarlar hatta elimizi tırmalama girişiminde bile bulunabilirler.

Peki kediler durduk yerde bunu niye yapıyor? Kendi kendinize, sorun kimde, bende mi yoksa kedide mi, diye soruyorsanız bu makale size yardımcı olabilir.

Kedideki sorun

Sahibine koşulsuz şartsız sevgi gösteren ve bunu sallanan kuyruğu ile her daim belli eden davranışlarına bakacak olursak insanların en yakın hayvan dostları köpeklerdir. Ancak dürüst olmak gerekirse köpeklerin gösterdikleri dostluk, pek kişiye özel değildir. Yani köpeklerin davranışlarında aktif ve bilinçli bir alturizm (özgecilik-başkasını düşünme) olduğu söylenemez. Köpekler, insanlar tarafından yapay seçimle evrimleştirilmiştir. Yaklaşık 10 bin yıl önce insanın kurdu evcilleştirmesiyle başlayan yapay seçilim süreci sonunda köpek, insanlara arkadaşlık eden, uysal, şirin ve itaatkar bir tür haline gelmiştir. Yani aslında köpek, evcil bir kurt olup son derece sosyal aynı zamanda yırtıcı bir sürü hayvanıdır.

Öte yandan kediler, yalnız yaşamayı tercih eden hayvanlardır. Kedilerle ortak atadan gelen leopar, panter veya Afrika yaban kedisi gibi hayvanlarla ilgili belgesellerden de hatırlayacağınız gibi onları tek başlarına bir ağaca tırmanırken ya da çalılıklarda yapayalnız otururken görürüz. (Kedi ailesinden olup, yalnız avlanmayan tek hayvan aslandır. Aslanlar kendilerinden çok daha büyük hayvanları avladıkları için sürü halinde avlanırlar.)

İnsandaki sorun

Kediler doğaları gereği özgür, bağımsız ve yalnız hayvanlardır. Bu yüzden bir kedinin bir insanla yaşamayı kabullenmesi bile olağanüstü olumlu bir davranış olarak yorumlanmalıdır. Bununla birlikte onların soğuk, kayıtsız hatta reddedici davranışları, yaradılışlarının bir sonucu olup kesinlikle kasıtlı değildir. Bu yüzden kedilerin davranışlarını “düşmanca” bulmamız, onların düşmanlık beslemelerinden değil, bizim bakış açımızdan kaynaklanır.

Hayvan davranışlarını insan bakış açısıyla değerlendirirsek yanlış sonuçlar çıkarabiliriz. Örneğin elimizi uzattığınızda kedinin çıkardığı yüksek ve keskin “miyav” sesinin bir tehdit olduğunu sanabiliriz oysa büyük bir ihtimalle o çığlık, sevgiye ihtiyacı olan bir bebeğin feryadıdır.

Kedilerin özgürlük içgüdüleri harekete geçtiğinde ya da herhangi bir sebeple çılgına döndüklerinde bir insan tarafından sakinleştirilmeleri pek mümkün değildir. Çünkü kedinin bakış açısına göre insan, potansiyel olarak kendisini avlayabilecek, fiziksel olarak kendisinden çok daha büyük bir hayvandır.

Afrika yaban kedisi, besin zincirinin oldukça alt basamaklarında yer alır. Evcilleşmiş kedilerimizin en yakın akrabaları, uzun evrim süreçleri boyunca sürekli olarak yaban köpekleri, sırtlanlar hatta kendilerinden daha büyük kediler, leoparlar, aslanlar ve çitalar tarafından avlanmıştır.

Afrika yaban kedisi. Sokaklarımızda yaşayan Tekirlere ne kadar çok benziyor, öyle değil mi?

Böylesine zayıf bir yaratığın, vahşi doğada biraz paranoyak olması kaçınılmazdır. Bu paranoyak doğanın işaretlerini sokaklarımızdaki ya da evlerimizdeki kedilerin davranışlarında rahatlıkla gözlemleyebiliriz: Her türlü tehdide karşı son derece tetikte olma, sürekli çevrelerini kontrol etme bunu yaparken görünmemeye çalışma ve aniden hızla koşarak kaçma vb. davranışlar.

Sonuç olarak kediler, insanlardan korkar. Kedi, bir insan tarafından sahiplenildiği zaman içinde güçlü bir korkunun yükselmesi normaldir. Bu durum, içe dönük bir insanın bir anda dünyanın en dışa dönük insanları ile bir odada yalnız kalmasına benzer. Bununla birlikte tabi ki kediniz, sizin ona baktığınızı, yemek verdiğinizi ve ona zarar vermeyeceğinizi anlar. Kedinizle sağlıklı bir bağ kurabilmeniz için ona biraz alan açmanız ve zaman tanımanız gerekir. Onunla ancak onun doğasına uygun şekilde bağ kurabilirsiniz. Ona yaklaşmaya çalışmak yerine onun size yaklaşmasına izin verin. O, kontrolün kendisinde olduğuna inanırsa her şey çok daha kolaylaşır. Biraz sabırlı olursanız narsisizmin simgesi kabul edilen bu ilginç yaratığın, ilginizi çekebilmek için elinden geleni yaptığına şahit olacaksınız.

Bununla birlikte kediniz çoğunlukla tepkilerinize karşı kayıtsız kalacaktır. Çünkü kediler, köpekler gibi bir insanların emrine uymak üzere evcilleştirilmemiştir. Fakat bu durum, kedilerin köpekler kadar insanları anlamadığı yorumuna da yol açmamalıdır. Konu ile ilgili yapılan araştırmalar, kedilerin en az köpekler kadar insanları anladığını göstermiştir.

Köpekler sahiplerini tanıdıklarını her halleri ile belli ederler. Oysa kedilerin davranışlarına bakarak bunu anlamak pek kolay değildir. Bir araştırmada kedilere, 4 farklı insanın, kedinin ismini yüksek sesle söylediği bir kayıt dinletilir. Bu seslerden üçü bir yabancıya, biri ise kedinin sahibine aittir. Kedilerin seslere verdikleri tepkiler incelendiğinde kedilerin sahiplerinin sesini tanıdığı (kulak ve göz hareketleriyle) görülür. Yani kediniz kalabalık bir odada sizi kolaylıkla tanır ancak köpekler gibi bunu bir gösteriyle ilan etmez.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar