Heidegger’in öngörmüş olduğu gibi çağımızda her şey “enerji kaynağı” olarak görülüyor. Hatta buna kendi varlığımız da dahil. Kendi enerjimizi de en iyi şekilde kullanmaya, her daim üretebilme yeterliliğimizi (ve kapasitemizi) artırmaya çalışıyoruz. Amacımız hep daha çok üretmek. Yani insanoğlu varoluşunun anlamını, üretmekte ve tüketmekte buluyor. Bu anlayış ve Dünya nüfusunun süratle artması, gezegenimizdeki kaynakların hızla tükenmesine yol açıyor. Artık çocuklar bile çok yakın bir gelecekte Dünya’nın kaynaklarının tükeneceğinin farkındalar.

Ok yaydan çıkınca geri dönüp kararlarını yeniden gözden geçiremeyeceği için insanoğlu kurtuluşu, okun varabileceği başka yerlerde aramaya başladı. Dünya dışında bir yuva hayali böylece ortaya çıktı. Belki de bu satırları okuyan bazı kişiler insanlık tarihinde son derece önemli bir olaya; insanoğlunun başka bir gezegeni mesken tutmasına tanıklık edecek.

Güneşten uzaklık sıralamasında dördüncü sıradaki Mars adını Roma Savaş Tanrısından almıştır.

Mars bu anlamda iyi bir alternatif gibi görünüyor. Elon Musk, Mars’ı dünyalaştırabileceğimizi (bu yeni terimin İngilizcesi “terraforming”, manası ise Dünya dışında bir yeri insanların yaşayabileceği hale getirme) düşünüyor. Ancak gezegenimiz Mars’a çok uzak. Dünya’dan Mars’a gitmek aylar sürüyor. İletişim ise yaklaşık 4 dakikalık bir gecikme ile sağlanabiliyor. Mars o kadar uzak ki, orada yapılacak herhangi bir girişim sırasında bir sorun söz konusu olsa Dünya’ya geri dönülmesi ya da Dünya’dan bir yardım ulaştırılması neredeyse olanaksız. Ayrıca koloni kurmak için gerekli olan malzemelerin transfer edilmesi de olağanüstü zor.

“Terraforming”, Dünya dışında bir yeri insanların yaşayabileceği hale getirme!

Mars’a kadar gitmesek de kolonimizi gezegenimize daha yakın bir gök cismine, mesela Ay’a kursak olmaz mı? Ay Dünya’ya sadece 3 gün uzaklıkta, üstelik iletişim gecikmesi de birkaç saniyeden uzun değil. Acil bir durum olsa hızlıca geri dönülebilir, gerekirse yardım gönderilebilir. Koloni için ihtiyaç duyacağımız malzemelerin transferi de Mars’a kıyasla çok daha kolay olur.

Apollo 17’den çekilmiş bir fotoğraf. Ay bize sadece 3 gün uzaklıkta (Photo Credit: NASA)

Bunca avantaja rağmen neden Ay’a değil de Mars’ta koloni kurmaya çalışıyoruz?

Atmosfer

1969 ve 1972 yılları arasında yürütülen Apollo yolculuklarında Ay’dan Dünya’ya yaklaşık 380 kg toprak ve kaya vb. örneği getirildi. Bu örnekler, ayın jeolojisinin Dünya’yla oldukça benzer olduğunun anlaşılmasını sağladı. Ay’ın Dünya’nın başka bir gök cismi ile çarpışması sonucu oluştuğu izleniminin doğmasına neden oldu. Öte yandan Mars’ı oluşturan elementler Dünya’yı oluşturanlardan bir hayli farklılık gösterir. Buna rağmen Mars insanın yaşayabilmesi açısından daha umut vericidir. Çünkü tıpkı Dünya gibi Mars’ın da bir atmosferi vardır.

Ayın atmosferinin olmamasının nedeni kütlesinin küçük ve buna bağlı olarak yerçekiminin zayıf olmasıdır. Mars’ın yerçekimi Dünya’dan az olmakla birlikte atmosfer oluşumuna izin verecek kadar güçlüdür. Mars’ın yerçekimi Dünya’nın üçte biri, Ay’ın0ki ise Dünya’nın altıda biri kadardır.

Aslında Mars’ın atmosferi insan yaşamı için zorunlu olan oksijeni barındırmaz ama bu atmosfer Mars’ı hem meteor yağmurlarından korur hem de Güneş’in UV ışınlarının kavurucu etkisinden kurtarır.

Diğer avantajlar ve dezavantajlar

Mars’ta rüzgarlar ve mevsimler vardır. Oysa ki Ay’da sıcaklık gündüz 120°C iken gece – 230°C düşer. Ay’da göreceli olarak ısının uygun olduğu yer kutup bölgeleridir. Güneş ışığının uzun bir süre boyunca eğik gelmesi nedeni ile sıcaklık 0ºC civarında olur. Bir diğer dezavantaj ise Ay’ın kraterli yüzeyinin son derece ince ve aşındırıcı bir tozla kaplı olmasıdır. Regolith adı verilen bu toz, dokunduğu her şeye yapışır, küçük çatlaklardan sızabilir. Bu da Ay’a gönderilecek cihazların kalıcı olarak arızalanmalarına ve daha da önemlisi can güvenliği sorunlarına yol açabilir.

Ay’da yapılan araştırmalar sonucunda (The Lunar Prospector ve Clementine) Ay’ın kalın ve donmuş kabuğunun altında birkaç milyar metrik ton su olabileceği öngörülmüştür.  Bu su kaynağı hem su ihtiyacının hem de oksijen ihtiyacının giderilmesini sağlayabilir. Dahası, bu elementlerin rekombinasyonu sonucu oluşan enerji, roketleri itebilir. Aslında, hidrojen ve oksijen kombinasyonu ile çalışan iticiler, bugüne kadar geliştirdiğimiz en güçlü iticilerdir. Bununla birlikte olağanüstü teknik başarılarla %42’si oksijenden oluşan regolith’ten (Ay tozu) oksijen çıkarılabilir. Bu oksijen hidrojen ile kombine edilerek su ve yakıt elde edilebilir. Aynı zamanda kalın toz tabakası burada bulunan canlıları radyasyondan da koruyabilir. Tıpkı ilk insanların Dünya’da güvenlik için mağaralara sığınmış oldukları gibi Ay’ın derin mağaraları kolonicilerin yaşamlarını kolaylaştırabilir.

Sonuç

Ay’da su olup olmadığı halen belirsizliğini korumaktadır. Çalışmalar sırasında toplanan örnekler suyun varlığını kanıtlamaya yeterli değildir. Kutup bölgelerinde hidrojen tespit edildikten sonra Lunar Prospector, su bulmak için kuzey kutup kraterine gönderildiyse de hiçbir kanıt elde edememiştir.

Sıcaklık açısından en Ay’ın elverişli yeri olan kutup bölgelerine araç indirmek yüzeyin kayalık yapısı yüzünden çok zordur.

Sonuç olarak Ay’da atmosferin bulunmaması, suyun varlığının muğlaklığı ve sıcaklık gibi temel faktörler dikkate alındığında, Dünya dışında aradığımız yuvanın Ay’dan ziyade Mars olması çok daha muhtemeldir.

Kaynaklar

Benzer Kanıtlar