Pantolon ile ilgili kayıtlı bilgiler, tarihte ilk kez MÖ 6. yüzyılda karşımıza çıkar. Persepolis’e ait sanat eserlerinde, Avrasyalı at binicilerinin pantolon giyildiği görülür.

Antik Yunan’da ise pantolon giymenin saçma olduğu düşünülürdü. Roma’da da pantolonun imajı pek hoş değildi, onlar da pantolonu medeni olmayanlara hatta barbarlara özgü bir giysi, olarak görüyorlardı.

Antik Yunan kültüründe kölelerin dar pantolon giydikleri biliniyor. Avrupa ise ilk olarak, 4. yüzyılda kadınlar tarafından kullanılmaya başlandı. O günlerde, pantolon erkek giysisi olarak görülmüyordu. Daha sonra Roma İmparatorluğu Akdeniz havzasının ötesine geçince, pantolonun sağladığı sıcaklık ve rahatlık keşfedildi. Önce askeri kıyafetlerde, sonra da sivil halkın kıyafetlerinde görülmeye başlandı. Deri, yün, pamuk ve ipek gibi malzemelerden üretiliyordu.

Orta Çağ’a gelindiğinde, kadınlar elbiseye yöneldiler. Varlıklı erkekler ise belden dizlere kadar inen dar külotlar giydiler. Hatta çekiciliklerini arttırmak isteyenler, baldırlarını kapatan ve jartiyerle tutturulmuş çoraplarının içini kumaş parçaları ya da yalancı baldırlarla doldurdular.

‘Pantolon’ kelimesi, Venediklilerin 4. yüzyılda Roma’da şehit edilen, Hristiyan hekim Aziz Pantaleone’yi anmak için, onun giydiği dar ve uzun külotlara “pantaloni” adını vermesi ile ilk kez kullanıldı. 16. yüzyılda İngiltere’yi ve Fransa’yı dolaşan tiyatro topluluklarından biri Commedia Dell’Arte’nin popüler tiplemelerinden biri, uzun don giyen zengin ve cimri ihtiyar Pantalone’ydi. Kurnazlığı ile güldüren bu tiplemenin özel giysisini 17. yüzyılda önce denizciler ve sonra çocuklar benimsedi.

Dolayısıyla üniformanın ortaya çıktığı 17.yüzyılın sonlarına kadar pantolon, yoksulun, kölenin, köylünün, soytarının, denizcinin, barbarın ve çocuğun giysisi idi. Fransız Devrimi’nde, soylulara ve burjuvalara karşı ayaklanan işçilerin ve köylülerin, uzun ve bol kesimli pantolonu benimsemeleri tesadüf değildi. Fransız devriminde uzun ve bol kesimli pantolon giymeye başlayan devrimciler, böylece kendilerini varlıklı kesimden ayrıştırdılar.

Pantolon Osmanlı topraklarında da benzer bir sosyal anlam taşıyordu. Bu topraklarda da denizciler, işçiler, efeler ve yeniçeriler pantolon giyerlerdi. Yeniçerilerin dizden aşağısını çıplak bırakan pantolonları vardı. Hatta Yeniçeri Ocağı (tarihimize Vakka’i Hayriye-1816- adı ile geçmiş olan) kanlı bir darbe ile ortadan kaldırıldığında, canını kurtarmak için kılık değiştirerek kaçan yeniçeriler, baldırlarının güneş yanığı olması ile ayırt edilip öldürülmüşlerdir. Hatta bazı talihsiz harman yapan köylülerin, yeniçeri sanılarak, onların kaderine ortak oldukları da tarihin hüzünlü sayfalarında yerini almıştır.

Pantolonun alt sosyal sınıflarda başlayan ve yukarı doğru yükselme hikayesi, günümüzde tüm sosyal sınıflar tarafından kullanılması ile sürmektedir.

Kaynaklar

 

Benzer Kanıtlar