İncecik bacakları olan birinin çok büyük bir göbeği olabiliyor ya da tam tersine incecik bir üst bedenin altında yuvarlak dolgun kalçalar görmek mümkün. Bazı vücutlarda kalçaları mesken tutan yağlar, başka vücutlarda karın bölgesinde yoğunlaşabiliyor ya da tamamen orantılı bir şekilde vücudun her tarafına yayılabiliyor. Peki “bölgesel incelme” gibi ifadelerin ortaya çıkmasına neden olan “bölgesel şişmanlama” sorunu nasıl oluşuyor?

Yağ Ne İşe Yarar?

Yağlar, sadece enerji sağlamada değil, vücut sıcaklığımızın düzenlenmesinden, hormon üretimi ve iltihaplanmaların azaltılmasına kadar vücudumuza pek çok fayda sağlar. (Kuşkusuz yağların zararlı olduğu durumlar da vardır ancak bu makalede bu konuya değinmeyeceğiz.)

Sindirim

Bildiğiniz gibi sindirim ağzımızda başlar. Ağız ve dişler mekanik olarak besini öğütmek için ezerken, tükürüğümüzdeki kimyasal enzimler, besinin parçalanmasına katkı sağlar. Sürecin buraya kadarına bilincimizle de hakimiz, çiğnediğimiz lokmayı yuttuğumuzda ise otomatik süreç devreye girer. Yemek borumuzdan midemize ulaşan besin maddeleri, midemizdeki asitlerin ve sindirim sıvılarının yardımı ile parçalanır. Ardından kısmen sindirilmiş olan bu yiyecekler, sinidirimin en büyük bölümünün gerçekleştiği ince bağırsaklara aktarılır. Ön sindirimini tamamlamış olan yiyecekler, ince bağırsaklarda; pankreas tarafından üretilen sıvılar, karaciğer tarafından üretilen safra ve bağırsaklarımızın sindirim sıvıları ile karışır. Bu aşamada besin, daha basit formlara ayrışır: Proteinler amino asitlere; yağlar yağ asitlerine ve karbonhidratlar glikoz gibi basit şekerlere ya da monosakaritlere ayrılır.

Yağ Üretimi

İnce bağırsaklarımızdaki işlem sonucunda besinlerin kanımıza karşıması ile kanımızdaki glikoz (şeker) seviyesi artar. Kanımızdaki şeker seviyesi, pankreas tarafından izlenir ve seviyenin yükselmesi durumunda pankreasımız insülin salgılar. İnsülin, hücrelerimize bilhassa kas hücrelerine kandan glikoz alabileceklerini bildirmiş olur. İnsülini sofra hazır diye ev halkına seslenen annenin sesine benzetebiliriz. Hücre zarındaki insülin reseptörlerimiz sayesinde mesaj hücrelerimize ulaşır. Böylece hücrelerimiz enerji ihtiyacı için kandan glikoz alırlar.

Hücreler, ihtiyaç duydukları enerjiyi karşılayacak kadar glikoz aldıktan sonra insülin bu defa da karaciğere sinyal gönderir. Karaciğer artan enerjiyi, glikojen adı verilen bir nişasta olarak depolamaya hazırlar. (Karaciğer gerektiği durumda bunun tersini de yapar. Yani dışarıdan yeterince enerji alınmadığında karaciğer glikojeni parçalayarak glikoza çevirir.) Ancak glikojen depolarının da bir kapasitesi vardır ve bunlar tamamen dolduğunda lipogenez yani yağ üretim süreci başlar.

Yağ Depoları

Yağlar, adipoz doku adı verilen gevşek bir bağ dokusunun hücreleri olan adipositlerde depolanır. Adiposit içinde bir damlacık yağın depolandığı minik bir pakete benzetilebilir.

Adipoz (yağ) Doku

Adipoz dokusu, derimizin hemen altında, iç organlarımızın etrafında, kemik iliğinde ve meme dokusunda bulunur. Derialtı adipoz dokusunun depoları karın, kalça ve bacakların bilhassa üst bölümlerinde yer alır. İç organların çevresindeki adipoz depolarına visseral denir ve onlar da adından da anlaşıldığı gibi hayati organlarımızı çevrelerler.

Yağın Dağılımı

Yağın depolandığı alana göre vücut şeklimiz belirlenir. Vücut şeklinin neye benzediğini tarif etmek için “elma”, “armut” gibi benzetmeler yapılır. Elma şekilli vücutlar, yağın büyük bölümünü vücutlarının orta kısmında depolarken, armut şekilli vücutlarda yağ depoları kalçalar ve üst bacaklar olur. Peki neden böyle bir fark var?

Burada öne çıkan iki husus vardır:

  • Birincisi bölgedeki adiposit sayısı,
  • İkincisi ise bunların ne kadarının dolu olduğu.

Bu iki husus, vücudumuzdaki adipoz dokularının toplam ve bölgesel kitlelerinin oluşmasını sağlar. Araştırmalar, bu hücrelerin bölgesel bazlı çoğalmasına yol açacak bir neden olmadığını ancak bunların doldurulma derecesinin farklı olabileceğini göstermektedir. Daha açık bir ifade ile söylemeye çalışırsak; aslında bölgesel adipoz dokusunun artmaz. Bölgesel yağlanmanın nedeni, bu bölgedeki adipoz dokusunun ne kadar doldurulduğu ile alakalıdır.

Steroid Hormonlarının Etkileri

Steroid hormonlarının etkisi büyüktür. Steroid hormonlarının salgılanması ve bunları alacak reseptörlerin bölgesel yoğunluğu yağ kitlesinin vücudumuzdaki dağılımını belirleyen temel faktördür. Örneğin cinsiyet, önemli bir farklılık yaratır. Kadınların derialtı depoları erkeklerden daha geniştir. Erkeklerin ise iç organları çevreleyen viseral depoları kadınlarınkinden daha geniştir. Bu nedenle kadınların fazla kiloları daha çok kalça ve bacakları mesken tutarken erkeklerde favori bölge göbektir.

Stres Etkisi

Uzun süre kronik strese maruz kalmak, cinsiyetten bağımsız olarak yağın nerede depolanacağının belirlenmesinde en önemli faktördür. Stres hormonu kortizolün (adrenal korteks tarafından üretilen, vücudun strese gösterdiği tepkiyle ilişkili bir kortikostreoid hormondur.) normal olarak kabul edilen seviyeleri aşması yağın karın bölgesine depolanmasına yol açar. Kuşkusuz herkes strese maruz kalır ancak herkesin stres karşında salgıladığı kortizol miktarı aynı değildir. Bu nedenle strese karşı salgılanan bu hormonu daha fazla salgılayan insanların vücut yağları, daha çok karın bölgesinde depolanır.

Diğer Faktörler

Vücudumuzun strese nasıl tepki vereceği, metabolizma hızımız, insülin direnci gibi yağın vücudumuzda nereye depolanacağını belirleyen tüm hususların temel belirleyicisi ise kuşkusuz genetiğimizdir.

Karın bölgesi yağ seviyesini etkileyen önemli diğer faktörler ise yaşam tarzı ve yaştır. Alkol, sigara tüketimi, uyku eksikliği, hareketsizlik gibi nedenler de karın yağlarının oluşmasını neden olan faktörler arasında gösterilmektedir.

Aşırı yağlanma, yağların nerede yoğunlaştığından bağımsız olarak pek çok hastalık riskini artırır. Ancak visseral yağlardaki aşırılık, deri altı yağlara göre daha risklidir.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar