15 Milyon yıl önce Afrika’nın uçsuz bucaksız otlaklarında yaşayan antiloplara benzeyen hayvanlardan bazılarının boyunları diğerlerine göre biraz daha uzundu. Aradan geçen 10 milyon yıldan sonra (yani günümüzden 5 milyon yıl öncesinde) Afrika otlaklarında bugünkü zürafalara çok benzeyen antiloplar boy göstermeye başladı. Günümüzden bir milyon yıl önce de bugün bildiğimiz zürafalar ortaya çıktı. En uzun ömürlü karasal hayvan olan zürafaların yaklaşık 5 metre olan boylarının yarısı boyundan oluşur.

Zürafaya harika bir görüş açısı sunan bu uzun boyun, tıpkı insan boynu gibi sadece yedi omurdan oluşur. Doğanın nasıl olup da anatomik bir gözlem kulesi geliştirdiğini anlamak çok zor. Bu ilginç durum, yüzyıllar boyunca pek çok doğa bilimcisine cevabını arayacağı sorular sordurtmuştur.

Okul Kitaplarındaki Açıklama

Charles Darwin’in doğal seleksiyon kavramını açıklamak için de genellikle örnek olarak zürafalar seçilir. Yüksek dallara uzanabilen uzun boyunlu olanlar daha fazla beslenme ve dolayısıyla daha fazla üreme şansı bulurken bunu yapamayanlar üreyemez ve gel zaman git zaman boyun formları bugün bildiğimiz hale gelir.

Neden Bacaklar ve Gövde Değil de Sadece Boyun Uzadı?

Beslenme avantajı teorisi, son yapılan çalışmalarla evrim fikrinin başka bir bakış açısıyla değerlendirilmesine neden olmuştur. Ağaç dallarına uzanma imkanı beslenme avantajı sağlayabilir ama neden bacakların ve gövdenin değil de sadece boynun uzadığını açıklamaz. Son dönemde yapılan çalışmalar uzun boyunların beslenme avantajından çok çiftleşme avantajı nedeni ile gelişen bir özellik olduğunu göstermektedir.

Günümüz zürafaları en uzun boyunlu hayvanlar olabilirler ama eskiden boyunları zürafalardan çok daha uzun hayvanlar yaşamıştır. Örneğin, Mamenchisaurus dinozorlarının, bugünkü zürafaların boyun uzunluğunun 4-5 katı (10 metre civarında) uzunluğa sahip boyunları vardı. Ancak bu kadar uzun bir boyun anatomik bazı riskleri beraberinde getirir. Zürafanın beyni ile kalbi arasında yaklaşık 2 metrelik bir mesafe vardır. Yani kalp öyle güçlü olmalıdır ki kanı 2 metrelik irtifaya ulaşacak kadar pompalayabilsin. Bu yüzden de zürafanın tansiyonu karasal hayvanların en yüksek tansiyonudur.

Cinsel Seçilim

Son yapılan araştırmalara göre zürafanın boynunun evrimsel açıklaması yukarıda da söylemiş olduğumuz gibi beslenme avantajı değil, cinsel seçilim avantajı sayesinde gelişmiştir. Dişileri çiftleşmeye ikna etmekte uzun bir boyun nasıl bir öneme sahip olmuş olabilir diye düşünüyorsanız. Hemen cevabını verelim:

Afrika savanlarında çiftleşme hakkını elde etmek için verilen mücadele boyun güreşi ile belirlenir. İki erkek zürafa bir dişi için düello yapmak için önce yan yana durur sonra boyunlarını birbirlerinin vücutlarına dolarlar. Kafatasları öylesine güçlüdür ki daha uzun boynu olan zürafa kafatasını çekiç gibi kullanarak rakibinin kemiklerini kırabilir.

Uzun ve güçlü bir boyuna sahip olmak, zürafaya düelloda büyük bir avantaj sağlar. Bunun yanı sıra dişilerin çiftleşecekleri erkeği seçerken uzun boyunlu olanları daha fazla tercih ettikleri keşfedilmiştir. Özetle zürafanın boynunun uzunluğu hem düello da hem de dişileri etkilemek konusunda cinsel seçilim avantajı sağlar.

Bu noktada bilim insanları bir başka soru daha sorarlar: Uzun boyun erkeklere cinsel seçilim avantajı sağladığı için ortaya çıktıysa neden dişilerin de boynu uzundur?

Konu ile ilgili araştırmalarda bulunan Simmons ve Altwegg, zürafanın uzun bir boyun geliştirmesinin temel dinamiğinin cinsel seçilim avantajı olduğunu ancak uzamanın başlamasına neden olanın da beslenme avantajı olduğunu savunurlar. Onlara göre yiyecek bulma avantajı sağladığı için uzayan boyunlar, bir yerden sonra çiftleşme avantajı sağlamış ve uzun boyunlar bu sayede daha da avantajlı hale gelmiştir. Araştırmacılar teorilerini Amerikan Naturalist’te yayınlanan çalışmanın bulgularıyla desteklemişlerdir. Bu çalışmaya göre erkek zürafalar, dişilerden daha uzun boyunlara sahip oldukları gibi erkeklerin boyunları yaşamları boyunca uzamaya devam etmektedir.

Ancak bazı bilim toplulukları, dişi ve erkek zürafalar arasındaki boyun uzunluğu farkının Simmons ve Altwegg tarafından öne sürülen hipotezi kanıtlamaya yetmediğini savunmuştur. Sonuç olarak bu asırlık sorunun yanıtı için daha fazla araştırma bulgusuna ihtiyaç duyulmaktadır.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar