İnsanın ana dili de dahil, kullanmadığı bütün bilgileri unuttuğuna defalarca şahit olduğum için, bisiklete binmenin asla unutulmayacağı iddiasını gerçekçi bulmuyordum. Bu olsa olsa kendini gerçekleştiren bir kehanettir diye düşünüyordum. Bana göre bisiklete binmeyi bildiğine inanmak yeniden öğrenmeyi çok kolaylaştırıyordu. Ancak insan, pek çok beklenti ve geçmiş yargıları sebebi ile bunu fark etmiyor, bisiklete binmeyi unutmamış olduğuna kanaat getiriyordu.

Güneşli bir Nisan sabahı arkadaşlarıma uyup, Büyükada’da bisikletle büyük tura çıkmaya karar verdiğimde, 15 yıldır bisiklete binmeyi denememiştim ve bisiklete binmeyi unuttuğuma emindim. Büyük tur demek; at arabaları, yayalar ve bisikletlilerle dolu inişli çıkışlı 10 km’den uzun bir yol demekti. Kiralık bisiklet elimde kalabalık yolda ilerlemeye çalışırken, ruhumun coşkusu, annesi tarafından azarlanan safdil bir çocuğa dönüşmüştü. Bir yandan “iyi hal ettin” diyordum kendime bir yandan “acaba adada hastane var mı?” Bu düşüncelerimin üzerinden daha iki dakika geçmemişti ki karşımda deniz, hafif yokuş aşağı yolda sanki kuş olmuş uçuyordum. Güneş başımın tepesini şefkatli bir anne gibi ısıtırken bisiklete binmeyi unutmamış olduğumu fark ettim. Üstelik kendini gerçekleştiren kehanet teorim de çökmüştü. Çünkü kehanete inanmıyordum. Demek ki kehanetin etkisinden muaftım. Unutkanlığımla meşhur bir insan olduğum için ben unutmamışsam kimse unutmaz diye düşünmeye başlamıştım. Kafamdaki soru işaretlerini gidermek için bisiklete binmenin unutulmamasına neden olan bilimsel açıklamaları bulup okudum ve sevgili okur, öğrendiklerimi senin için özetledim.

Prosedural (İşlemsel) Hafıza

Bisiklete binmenin niçin unutulmadığı sorusunu yanıtlamak için önce belleğimizin nasıl bir doğası olduğunu açıklamak gerekir. Nörologlar hafızamızı, deklaratif ve prosedüral hafıza olarak ikiye ayırırlar. Adından da anlaşıldığı gibi işlemlerle ilgili bilgiler prosedüral hafızanın alanına girer. Bu bilgilerin öğrenilmesinde bilişsel ve motor becerileri birlikte kullanılır. Bisiklete binmek, araba sürmek, ayakkabı bağcığını bağlamak gibi… Deklaratif hafıza ise gökyüzünün renginin mavi olduğu, İstanbul’un 1453 yılında fethedildiği gibi gerçekleri bilmekle ilgilidir.

Bu iki hafıza da uzun süreli hafızanın alanına girer. Bir eylemin uzun süreli belleğimize kayıt edilmesi zaman alır ama bir kez yapıldığında bilinçli bir gayret gerektirmeden gerçekleştirilebiliriz. Manuel vitesli bir arabayı ilk kez kullandığınızı düşünün. Tüm dikkatinizi vites, gaz, debriyajı hangi sıra ve senkronizasyonla kullanmanız gerektiğine verirsiniz. Ancak bir defa öğrendiğinizde artık vitesi ne zaman değiştirmeniz gerektiğini düşünmenize gerek kalmaz.

Kas Hafızası

Kas hafızası bir tür prosedürel hafızadır. Aslında bu terim yanlış anlamalara mahal verebilir zira kas hafızası denildiğinde sanki kasın kendisinin bir hafızası varmış gibi anlaşılabilir. Oysa kaslarla ilgili hafıza da kuşkusuz kaslarda değil beyindedir. Bir eylemi tekrar tekrar yaptığımızda bu yapma bilgisi, kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya aktarılır. Başlangıçta beynimiz bu eylemi yerine getirmek için ciddi bir çaba harcar ancak tekrarla bu çaba giderek azalır. Beynimizin yerine getirdiği bu görevleri, bilinçli farkındalık olmadan gerçekleştirdiğimiz için bazı araştırmacılar kas hafızası terimi yerine zombi ajan terimini kullanır.

Yine bir anımdan örnek vereceğim: Bir keresinde eşeğe binme denemesi yapmak istemiştim. Yardımsever köylü eşeğe nasıl binileceğini anlatıyordu, sağa sola nasıl dönüleceği kısmına geldiğinde “ya hiçbir şey yapmazsam ne olur?” diye sormuştum. Köylü o zaman Karakaçan seni bizim eve götürür deyip kahkahalarla gülmüştü. Yıllar içinde defalarca aslında başka bir yere gitmek üzere evden çıkıp, kendimi işe giden yolda bulduğumda, aklıma Karakaçan geldi. Dalgınlaştığımızda kokpiti içimizde gizlenen Karakaçan ya da namı diğer zombi ajana teslime ediyoruz.  Bu örnekte de görüldüğü gibi zombi ajan sadece vitesi ve debriyajı nasıl kullanacağımızı değil ne zaman yavaşlayıp ne zaman hızlanacağımızı, nasıl şerit değiştireceğimizi ve aynı zamanda işe giden yolu biliyor.

Hafızanın bu formu sadece aktif olarak gerçekleştirdiğimiz işlerde ortaya çıkmıyor. Çalışmalar, sadece gördüğümüz bir şeyin bile kas hafızamızı tetikleyebildiğini gösteriyor. Özetle söyleyebiliriz ki bir eylemi ne kadar çok tekrarlarsak o kadar sıkı bir şekilde hafızamıza nakşederiz.

Kas Hafızasının Faydaları

Aslında saymaya gerek kalmadan hepimiz kas hafızasının yaşamımızı ne kadar kolaylaştırdığını farkındayız. Yazı yazmak, yüzmek, bisiklete binmek hatta yürümek ya da bir enstrüman çalmak gibi pek çok faaliyetimizi kas hafızamızla gerçekleştiririz. Bununla birlikte prosedüral hafıza beynin hasara daha az açık olan bölümünde yer alır. Bu da kafa travması sonucu oluşan çoğu amnezi türünde, prosedüral hafızaya ait bilgilerin korunmasına imkân verir.

Kas hafızası, enstrüman çalmayı öğrenmede önemlidir. İlk kez çalışmaya başladığımızda ana odağımız notlar ve akorlar arasında geçişler olur. Ancak ustalaştıkça aynı anda hem çalıp hem de söylemeye bile başlayabiliriz.

Bir araştırmada, profesyonel bir piyanist ile piyona çalmaya yeni başlamış bir öğrencinin aynı parçayı çalarken beyin aktivitesi ölçülmüştür. Profesyonel piyaniste oranla genç öğrencinin beyin aktivitelerinin çok daha yoğun olduğu görülmüştür. Bu bulgu, kas hafızamız sayesinde dikkatimizi yaptığımız işin yanı sıra başka bir işi daha nasıl yapabildiğimizi doğrular.

Kas hafızası çok küçük yaşlarda gelişmeye başlar. Kas hafızasının kullanılması gereken etkinliğe ne kadar genç başlarsak gelişimimiz o kadar iyi olur. Bunun nedeni genç yaşlarda beynimizin daha aktif ve daha esnek olması sayesinde sinirsel bağları daha fazla kurabilmesidir. Eğer kas hafızamız olmasaydı çoklu görevlerin hiçbirini yerine getiremezdik. Günümüzün hızlı dünyası da günümüzde olduğundan çok daha farklı olurdu.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar