Gotik ve Romanesk arasında pek çok benzerlik ve pek çok farklılık vardır: Romanesk mimari, 9. ve 12. yüzyıllar arasında yaygınlaşmış, Bizans ve Roma stillerinin birbirini etkilemesi ile doğmuştur. Romanesk terimi, 1800’lerde, klasik Roma kemerine benzeyen silindirik tonozlu (barrel vault) yapılardan yola çıkarak türetilmiştir.
Gotik mimari ise 12. yüzyılın ortalarında kadar geri gider. Yani Romanesk’ten daha yeni bir stildir. Cennet çağrışımı uyandıracak kiliseler, katedraller inşa etme çabası Gotik mimarinin çıkış noktası olmuştur. Gotik yapılar; ferah, aydınlık, ışıltılı, canlı ve renklidir.
Farklılıklar
- Romanesk mimaride geniş iç mekanlar, silindirik tonozlar, kalın duvarlar, kemerli kapılar ve pencereler; Gotik mimari de ise ihtişam, ferahlık ve renklilik öne çıkar.
- Romanesk yapılar, yükseklik konusunda Gotik yapılara kıyasla mütevazıdır. Daha eski bir stil olan Romenesk mimari döneminde, duvarların ağırlığını taşıyacak mimari teknikler, henüz yeterince gelişmediğinden Romenesk tarzdaki yapılar, daha geniş ancak daha alçaktır. Gotik katedraller ise yapıldıkları dönemde genellikle şehrin en yüksek yapıları oldular.
- Romanesk yapıların yekpare, ağır ve kalın duvarları vardır. Duvarların ve kubbenin yükünü hafifletmek için payandalar (destekleyici ayak) kullanılır. Dış duvarlar payandalara dayandığından pencere yapmak güçtür. Bu yüzden pencereler genellikle yüksek kısımlarda, boyutları küçük, çerçeveleri kalın olur. Bu da iç mekanları loş ve kasvetli yapar.
- Gotik döneme gelindiğinde uçan payandalar keşfedilmiştir. Bu sayede yapıların iskeleti incelemiş ve büyük pencereler yapabilme imkânı doğmuştur. Cennet temalı iç mekanlar böylece bol ışıkla aydınlatılmış, pencerelerde kullanılan renkli vitraylı camlar iç mekân ambiyansını renkli ve ferah kılmıştır.
- Gotik yapılarda gökyüzünü kucaklayan ışıl ışıl bir atmosfer hakimdir, kulelerde yuvarlak süslü pencereler dikkat çeker. Öte yandan Romanesk yapıların birçoğu (savunma amaçlı da kullanıldığından) penceresiz kör kulelere sahiptir.