Kahramanlık Sendromu, takdir edilmeye (ve ihtiyaç duyulmaya) ihtiyaç duyma durumunu ya da karşısındaki insana acı çektirme isteğini, gizleme amacıyla iyilik yapma durumunu tanımlamak için geliştirilmiş psikolojik bir fenomendir. Bu sinsi ihtiyaç, karşınızdaki kişiyi memnun etmek için, gerçekte istemediğiniz halde evet demenize, sözler vermenize ya da hayır demekten kaçınmanıza yol açabilir. Kahramanlık sendromuna yakalanmış insanlar, yalnız iş hayatında karşımıza çıkmaz. Anneler ve hayır kurumlarında gönüllü çalışanlar arasında, kahramanlık sendromu oldukça yaygındır.

“Kahramanlık Sendromu”nun meslek seçiminde de etkili olduğu söylenebilir. Kahramanlık sendromuna yakalanan kişiler arasında, itfaiyecilik, hemşirelik ve polislik en popüler mesleklerdir.

Kendimizde kahramanlık sendromu olup olmadığını nasıl anlarız?

Kendinizi sorgulamanız için birkaç ipucu: İşlerinizi yetiştirmek için, yeterince vaktiniz olmadığını sıklıkla düşünüyorsanız ve birçok işiniz yarım kalıyorsa kendinize dikkat kesilin. Herhangi bir şeye ihtiyaç duyulduğunda akla ilk gelen isim sizin ki mi?  Her yere geç kalır veya çok erken mi gidersiniz? Belirli bir sorunu çözebilecek tek kişi olmaktan, büyük memnuniyet duyar mısınız? Birine yardım etme fırsatınız olduğunda, yardım etme arzunuz her şeyin önüne geçiyor mu? Bu sorulara yanıtınız evetse kahramanlık sendromundan mustarip olabilirsiniz.

Çevremizdeki insanlara yardım etmek, doğal olarak onaylanma ve tatmin olma duygularını yaşamamıza neden olur ancak duyduğumuz coşkulu tatmin olma duygusu hızla solarak, yerini dargınlık, stres duygularının bunaltıcılığı kaplıyorsa, bu sizin büyük bedel ödeyen bir kahraman haline geldiğinizi göstermektedir.

Kahramanlık sendromuna yakalandığımızı düşünüyorsak ne yapmalıyız?

Öncelikle “hayır” demeyi öğrenmek, “hayır” demenin önemini anlamak zorunda olduğumuzu bilmeliyiz. Bu ilk adım yeterince kolaydır fakat bundan sonrası büyük bir disiplin gerektirir. Etrafınızdaki insanları hayal kırıklığına uğratmanın risklerini göğüslemeyi başarmanız gerekecektir. İşte bu oldukça zordur. Önerimiz küçük adımlarla başlamaktır. Önce kesinlikle yapmayı istemediğiniz şeylere hayır demeyi denemelisiniz. Eğer itiraz eden çıkmazsa bunun ne kadar eğlenceli olduğuna şaşıracaksınız. Ardından hayır demenin sonuçlarından korktuğunuz ama evet demek istemediğiniz bir durumda hayır demeye hazırlanın. Örneğin eşinizin ailesi ile her hafta yediğiniz akşam yemeğine ya da her hafta çıktığınız iş seyahatine hayır demeyi deneyin. Göreceksiniz ki hayat bunlar olmadan da devam ediyor. İşte o zaman muazzam bir özgürlük hissedeceksiniz.

Sendromdan kurtulmanın anahtarı, buna yol açan nedeni anlamaktır. Sendroma yol açan neden ‘ihtiyaçlar’dır. Onaylanmaya, tanınmaya, değerli bulunmaya duyulan ihtiyaç. Anlamamız gereken şey, bu ihtiyacı istemediğimiz şeylere ‘evet’ diyerek, karşılamaya çalışmak, şu kısa hayatımızı, bağımlı bir çembere hapsetmek demek olduğudur.

Önemli olan ihtiyacımız olması değildir, hepimizin onaylanmaya, tanınmaya ve değerli bulunmaya ihtiyacı var. Önemli olan ihtiyacımızı ne şekilde karşıladığımız. Çevrenizde yakın ilişki içerisinde olduğumuz herkesten, bu konuda yardım isteyebilir, istemediğimiz şeyleri yapmadan da ihtiyaçlarımızın karşılanmasını sağlayabiliriz. Hareketlerimize yön veren, ihtiyaçlarımızdan gözümüzü ayırmamalıyız.

Sonuç olarak, kendimizden çalıp, başkalarına vererek kahraman olmayız. Önce kendimizin kahramanı olmalı, ihtiyaçlarımızı kendimiz için sağlıklı olan şekilde gidermenin yolunu  bulmalıyız. İşte o zaman kendi kahramanımıza, içimizden teşekkür edebiliriz.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar