Kaslardan söz edildiğinde akla kol, göğüs ve karın kasları gelir. Oysa göz kırpmaktan, sakız çiğnemeye, ıslık çalmaktan esnemeye kadar pek çok hareketi, yüz kaslarımızı kullanarak yapıyoruz. Bu makalede yüz kasları ile ilgili iki ilginç sorunun yanıtını aranmıştır.

  1. Neden bedenimizdeki kaslar, alışık olduklarından daha fazla çalıştıklarında ağrırlar da yüz kaslarımız ağrımaz?
  2. Beden kaslarımızı çalıştırarak, vücudumuzdaki sarkmaları azaltabiliyorsak yüzümüz için de aynısını yapabilir miyiz?

Bu soruların yanıtlamadan önce vücudumuzun nasıl kas kazandığına bakalım:

Kaslarımız Nasıl Gelişir?

Spor salonunda kaslarımıza uyguladığımız stres, kaslarımızın büyümesini ve güçlenmesini sağlar. Vücudumuzda 600’den fazla iskelet kası vardır. Bunlar miyofibrillerden (kas telciği) ve sarkomerlerden (çizgili kasın en küçük işlevsel birimi) oluşur. Kaslarımıza stres uyguladığımızda bu liflerden bazıları zarar görür. Vücudumuz hasar gören lifleri onarır. Bu kopan lifler, yeniden bağlandığında kas büyümesine yol açan hipertrofi ortaya çıkar. Bu işlem, kas kütlesinin artmasını sağlar. Burada en önemli faktör yeni eklenen kasların hasar görenden daha fazla protein sentezlenmesi ile oluşmasıdır. Eğer vücudumuz, kaslarımızın kök hücrelerini iyi aktive edebilirse bu hücreler kas proteinini yeni miyofibriller oluşturmaya teşvik eder ve böylece kaslarımız büyür.

Vücudumuz egzersiz yapmaya çok elverişli olsa ve çok kararlı bir şekilde hayatımızı kas yapmaya adasak da kaslarımızı daha fazla büyütemeyeceğimiz bir sınır vardır. Yani vücudumuzdaki hiçbir kas, sınırsız bir şekilde büyüyemez. Bunun temel nedeni, vücuttaki kas büyümesi için bir kontrol göstergesi olarak çalışan inhibe edici (kısıtlayıcı) bir bileşik olan myostatindir. Myostatin, iskelet ve kalp kaslarının negatif yönde düzenlenmesinden sorumludur. Bazı vücut geliştirme çevrelerinde amino asit alımını artırarak myostatin’in etkisinin hafifletilebileceği ve bu şekilde daha fazla kas kazanmanın mümkün olabileceği ileri sürülmektedir. Ancak bu iddianın doğruluğu bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.

Özetle; fiziksel aktivite, beslenme programı, testosteron ve IGF-1 (insülin büyüme faktörü) gibi hormonların da etkisi, kök hücrelerin aktivasyon seviyeleri vb. bazı genetik faktörler kas gelişimimizi etkiler.

Yüz Kaslarını Büyütmek

Söz konusu olan yüz kasları olduğunda çok net bir şey vardır: Yüz kaslarımızı sürekli olarak kullanırız ama onlara herhangi bir stres uygulamayız. Yani pazılarımızı güçlendirmek için ağırlık kaldırdığımızda olduğu gibi bir stres, yüz kaslarımız için söz konusu değildir. Gülümseme, çiğneme, göz kırma ve kaşların çatılması gibi yüz kasları tarafından gerçekleştirilen eylemlerde kasların taşıdığı ağırlığı artırmanın kolay ve pratik bir yolu yoktur. İlave stres (ağırlık) söz konusu olmazsa da kaslarda hasar oluşmaz. Hasar olmazsa kök hücreler aktive olmaz. Bir takım yöntem ve aletlerle yüz kaslarını çalıştırmak mümkün olsa da bunu düzenli ve sürekli yapmak pek kolay değildir.

Yüz kaslarının büyümesi konusunda kayda değer sonuçlar elde eden insanlar vardır. Bunu yemek yeme yarışmalarında iddialı bireylerin çene kaslarında gözlemlemek mümkündür. Ancak bu kişilerin sayısı çok azdır.

Yemek yeme yarışmalarının iddialı yarışmacısı Matt Stonie’nin çene kasları

Kaslı görünen yüzlerin böyle görünmelerinin çoğu zaman esas nedeni daha kaslı bir yüze sahip olmak değil, daha az yağlı bir vücuda sahip olmaktır. Çünkü vücudumuzdaki yağ dokusu arttıkça kaslar, yağ dokularının altına gizlenir. Zayıfladığımızda ise vücudumuzun diğer bölgelerinde de olduğu gibi kaslar daha görünür bir hale gelir.

Yüz kaslarının gelişimini gösteren çok az kanıt vardır. Ancak son yıllarda bazı sağlık ve güzellik uzmanları, yüz kaslarını çalıştırarak yüzün daha genç görünmesinin sağlanabileceğini iddia etmektedir. Bu yaklaşıma dayanarak yüz egzersiz ve yoga programları oluşturulmakta hatta yüz spor salonları açılmaktadır.

Bu tedavilerin terapötik değeri, tıp uzmanları arasında tartışmalıdır. Bununla birlikte bu programları uygulayan pek çok insan, düzenli egzersizlerin yüz kaslarında rahatlamaya yol açtığını ileri sürmekte ve yüzlerinin daha iyi görünmesini sağladığına inanmaktadır.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar