Mizah ya da insanların komik buldukları şeyler kişiden kişiye değişir. Bu nedenle mizahın genel geçer bir tanımını yapmak, bir formülünü çıkarmak mümkün değildir. Söz konusu olan kara mizah olduğunda ise durum daha da karmaşık bir hal alır çünkü kara mizah herkesin yapabileceği ve anlayabileceği bir mizah türü değildir. 

Bıçak sırtı gibi keskin ve ince bir dengeye dayanması gerektiğinden kara mizahın çok sayıda başarısız örneğine şahit oluruz hatta aynı sebeple amacının güldürmek olmadığını iddia edenler de çıkar. Oysa ki mizahın kelime anlamı gülmecedir. 

Mizahın dil ve düşünce sistemlerini geliştirme rolü üzerine odaklanan antropologlar gibi sinir bilimciler de üzerinde fikir birliğine vardıkları bir teori henüz geliştiremediler.

Platon ve Hobbes komediyi, “Üstünlük Teorisi” ile açıkladılar. Bu teoriye göre komedinin ortaya çıkışındaki temel dinamik, başkalarının başına gelen talihsizliklere bakarak kişinin kendisini daha iyi hissetmesidir.

Kant ise bunu trajediden neşeye geçmemizi sağlayan bilinçler arası bir geçiş safhası olarak tanımlamıştır. Ancak bu geçişin neden ve nasıl olduğunu açıklayamamıştır.

Davranış bilimcisi Peter McGraw neden güldüğümüzü ortaya koyan ve geniş çevrelerce kabul gören bir teori geliştirmiştir: “Zararsız İhlal Teorisi” (Benign Violation Theory) adı ile anılan teoriye göre iyi bir şaka; şaşırtıcıdır, muzipçe bir tehdit barındırır ve iyi bir zamanlama ile ortaya çıkar. Önceki teoriler birçok duruma açıklama getiremezken McGraw’ın teorisi, gülmemize neden olan her şeyi açıklar görünmektedir.

Bu teorinin evrimsel açıklaması ise şöyledir: Antik atalarımız fiziksel tehditle kuşatılmış bir dünyada yaşarken büyük bir tehdidin savuşturulduğu anda hissettikleri rahatlamayı diğer insanlara bildirebilmek için sesli bir sinyal geliştirdiler. Kısa kısa nefeslerin alınmasıyla ve “Ha ha ha” gibi patlayan bir sesle, diğer insanlara tehlikenin atlatıldığını haber verdiler. Örneğin çalıların ardından gelen hışırtıya bir kaplanın değil de bir kurbağanın neden olduğunu gördüklerinde olduğu gibi.

Daha detaylı bilgi için “Kahkahanın ardındaki bilimsel neden: Neden kahkaha atarız?” başlıklı makalemizi buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Peter McGraw

Gıdıklanma da benzer bir şekilde ortaya çıkar. Gıdıklanma sırasında vücudumuzun hassas noktaları adeta fiziksel olarak tehdit edilirler ancak bu tehdit güvendiğimiz bir kişi tarafından geldiği için aslında gerçek bir tehdit değildir. Yani sınırlarımız ihlal edilmiş ancak zarar görme ihtimalimiz söz konusu olmamıştır. Bu durum kahkahalarla gülmemize neden olur.

Başarılı komedyenler bunu çok iyi kullanır. Dinleyicileri bir taraftan rahatsız ederken öte yandan güvende hissettirerek Kant’ın tarifindeki gibi bilinçler arasındaki geçiş safhasına girmemizi sağlarlar. Genellikle rahatsızlık, etik değerlerimizin ve köklü inançlarımızın ihlal edilmesi ile gerçekleşir. Bu tür şakalar yapıldığında kendimizi “evimizde hissetme” nedenimiz de etik değerlerimizin ve köklü inançlarımızın çocukluk dönemimizde edindiğimiz fikirlere dayanmasıdır.

Kara mizah bizi sıklıkla yeni perspektiflerden bakmaya teşvik eder ancak söz konusu yenilik pek de kolay baş edilecek bir şey değildir. Daha da kötüsü bu alışılmadık fikirler üzülmemize de neden olabilir. Bununla birlikte insanların hassasiyetleri ve tehlikesiz ihlal alanlarının genişliği kişiden kişiye değişir.

Mesafe ihlalin kapsamını belirler!

Başarılı bir şaka için ihlal edilenin hassasiyet derecesi ile mesafe genişliği dengeli olmak zorundadır. Mesafe, fiziksel, zamansal ve sosyal vb. olabilir.

Düşmenin çok komik olduğu bazı durumlar vardır: Eğer düşen kişi ciddi bir tutum içerisindeyken düşmüşse ve düşmesinin çok olumsuz bir sonucu olmadıysa bu örnekte olduğu gibi düşme olayı hemen herkes için eğlencelidir.

Zamansal mesafe de önemlidir. Komedyen Gilbert Gottfried 11 Eylül saldırısının hemen arkasından konu ile ilgili bir şaka yaptığında yuhalanmış olmasına karşın birçok komedyenin Yahudi Soykırımı ile ilgili şakası komik bulunur.

Sosyal mesafe ise şakaya konu olanın başkası olması anlamına gelir. Şakaya konu olan kişi ya da kişilerin yakınlık derecesi o şakanın sosyal mesafesini belirler.

Bir diğer senaryo ise varsayımsal (farazi) şakalardır, çizgi filmde kedinin üzerinden silindir geçmesi ve kediyi yere yapıştırması komiktir çünkü gerçek olmadığını biliriz. Üstelik çizgi film karakterlerinin sıklıkla ölmesi, ölümcül yaralar alması, insanlarda psikolojik olarak rahatlama duygusuna yol açar. “Rahatlama Teorisi” olarak adlandırılan bu teori, Freud tarafından geliştirilmiştir. Rahatlama teorisi olumsuzluk karşısında mizahın başa çıkma mekanizması olarak kullanılması anlamına gelir. Freud bunu egonun dış dünyanın travmalarından etkilenmeme konusundaki ısrarı olarak tanımlar.

Hastanelerde doktorların sürekli olarak tanık oldukları dehşet uyandırıcı olaylar nedeni ile sıklıkla incitici şakalar yapmaları ya da savaş alanlarında askerlerin ölüm ve yaralanma ile ilgili şakalar yapmaları buna örnek gösterilebilir.

Mark Twain, haklı olarak “Komedi trajediye zaman eklenmesinden başka bir şey değildir.” demiştir. Başarılı komedyenlerin karanlık şakalarına kahkahalarla gülmenize neden olan komedyenin doğru miktarda ihlal ile doğru miktarda mesafe koymayı başarmasından kaynaklanır.

Farklı kültürlerin farklı mizah anlayışları vardır. Örneğin Japonya’da iş hayatında şaka yapmak hoş görülmez ama barlarda şaka yapılabilir. Cinsiyetçi şakalar Suudi Arabistan’da ve bazı Avrupa ülkelerinde daha yaygın olarak görülür. Açık fikirli insanlar tabularla ilgili şakaları hoş görebilirler. Kara mizah ile ilgili olarak hatırlamamız gereken en önemli unsur iyi şaka ile çirkin şaka arasında çok ince bir çizgi olduğudur.

Kaynaklar

Benzer Kanıtlar