Büyüklerin gençlik anılarını dinlemeyenimiz ve onlarca yıl önceye ait anıların dün gibi hatırlanışına şahit olmayanımız yoktur. Üstelik bu anılar genellikle “hangi şarkıda dans edildiği” gibi pek çok ince detay içerir.

Dün ne yediğini hatırlamayan bir insanın, 30 yıl önce yediği yemeği hatırlaması hatta yemeğin tadını ve kokusunu tarif edebilmesi hafıza araştırmacıları için ilginç bir çalışma alanı olmuştur. Bu fenomene; “anımsama tepesi” anlamına gelen “reminiscence bump” adı verilmiş, tepe noktalarının genellikle 10 ila 30 yaşları arasındaki döneme ait olduğu görülmüştür.

Hafıza

Hafıza ilgili kabul gören teorilerden biri “Bilgi İşleme” modeli adı ile anılır. Bu teori, belleğin basit fonksiyonlarını anlamamızda bize yardımcı olur. Bu modele göre belleğimiz, üç farklı hafızaya sahiptir.

  • Duyusal hafıza
  • Kısa süreli hafıza
  • Uzun süreli hafıza

Bilgi işleme modelinin daha iyi anlaşılmasını sağlayan yaygın olarak kullanılan bir analoji vardır: Üç hafıza sistemini, kapalı bir alan içinde iç içe geçmiş bir labirent olduğunu düşünün. Bu modelde duyusal hafıza, labirentte yolumuzu bulmamıza yardımcı olan giriş holü ve yol işaret tabelalarıdır. Duyulardan gelen bilgileri işleyen duyusal hafızanın kapasitesi oldukça sınırlıdır. Çevredeki belirli bir şeye örneğin yol işaret tabelalarına dikkatimizi yoğunlaştırdığımızdaysa devreye giren kısa süreli hafızadır. 30 saniye boyunca 7 bilgiyi saklayacak kapasiteye sahip olan kısa süreli hafıza, bir rotayı takip etmemizi mümkün kılar. Ancak labirenti tamamen kavrayabilmek için sınırları çok daha geniş bir hafızaya ihtiyaç vardır. Bu aşamada ise iş başına uzun süreli hafıza geçer. Uzun süreli hafızanın kapasitesi diğer belleklere kıyasla oldukça geniştir. Burada önemli olan bilgiyi saklama şeklidir. Saklama şekli kapasiteyi belirler. Daha önceki bilgilerle ilişkilendirmek, labirentin daha hızlı kavranılmasına ve daha uzun süre hatırlanmasına katkı sağlar. Ancak labirentin dışına çıkıldığında herşey yeniden başlar.

Hatırlamak ve Unutmak

Unutmak genellikle kötü bir şey olarak görülür oysa çok önemli bir işleve sahiptir. En önemsiz bilgi parçasını bile unutmadığınızı düşünün. Sonu gelmez yeni bilgiler denizinde, istediğimiz bilgiyi bulmak çok meşakkatli bir iş olurdu. Yani aslında unutma, beynimizin paslanmasını önleyen uzun süreli belleğin geri dönüşüm lojistiğinin bir parçasıdır.

Uzun süreli hafıza kayıtlarına giden yolları koruyan güvenlik birimleri vardır. Bunlar, hafızamızın derinliklerine gömülü olan bilgilerdir. Örneğin ayakkabımızı nasıl bağlayacağımız, ismimizi nasıl yazacağımız vb. yaparken düşünmemiz gerekmeyen eylemlerimize dair bilgiler.

Bilginin sıralı olması da hatırlanmayı kolaylaştırır. Bir listenin ilk ve son satırlarını ortadaki dizilerden daha iyi hatırlarız. Listenin ilk satırlarının daha iyi hatırlanmasına “öncelik etkisi“; listenin son satırlarının daha iyi hatırlanmasına ise (bilgilerin tazeliğine gönderme yaparak) “yenilik etkisi” denir. Oysa “anımsama tepesi” adlı fenomen, bu iki duruma da uymaz.  Söz konusu olan, 30 yıl önce yenen bir yemeğin hatırlanması olduğunda hatırlamada en güçlü iki etki işlevini yitirir.

Öncelik etkisi, çocukluk anılarımızı da kapsamaz. Çünkü “öncelik etkisi” birlikte işlenen bir dizi bilgi söz konusu olduğunda ortaya çıkar. Çocukluk dönemine ait anıların hatırlanmayışına “infatil amnezi” denir. Sık görülen bir amnezi tipidir. Çoğumuz 0-8 yaş arasındaki anılarımızı net bir şekilde hatırlayamayız. Gerçi ilk anıların kaç yaşında başladığı kişiden kişiye değişir ama pek çok eski anı da aslında sanıldığı gibi gerçek anılar değildir. Mesela 2 yaşındaki doğum gününüzü net bir şekilde hatırlıyorsanız büyük olasılıkla hatırladıklarınız, iki yaşına girerken kendi gözlerinizle gördükleriniz değil, doğum gününüzde çekilmiş bir resme bakarken size anlatılanlardır.

Anımsama Tepesi Neden Ortaya Çıkar?

Konu ile ilgili pek çok açıklama öne sürülmüştür. Kısaca bu açıklamalara göz atalım.

  1. Gençlik anılarının, genellikle sevgi ve özlemle anlatılmalarına ve bu anıların 10 ila 30 yaşları arasındaki döneme ait olmalarına bakılarak; anımsama tepesinin nostalji ile ilişkili olduğu öne sürülür. Öte yandan bu açıklama, yukarıda kısaca özetlenmiş olan bilgi işleme modeliyle çelişmektedir.
  2. Anımsama tepeleri biyolojik ve bilişsel mekanizmaların, gençlik yıllarında daha sağlıklı ve daha güçlü olması nedeni ile o dönemde kayıt edilen bilgilerin hafızada daha iyi korunmasını sağladığı için oluşur.
  3. Bir tür deneyim ilk kez yaşandığında, hafızamız bu deneyimi ileride bir referans noktası oluşturması için çok daha iyi muhafaza eder. Anımsama tepeleri bu amaçla gelişmiş bir eğilimin sonucu olarak ortaya çıkar.
  4. Hatırlamayı kolaylaştıran önemli unsurlardan biri de o anının ne kadar ulaşabilir olduğuna bağlıdır. Ulaşılabilirliği etkileyen faktörlerden biri de yaşanılan deneyimin yaşayan kişi için taşıdığı anlamdır. Ergenlik ve yetişkinliğin erken dönemlerindeki hatırlar, benliğimizin hayati birer parçası olarak kabul edilir. Bu yıllar, kimlik oluşumunda da önemlidir.
  5. Son olarak; yaşam senaryolarımızı, kültürel normları göz önünde bulundurularak oluştururuz. Erken yetişkinlik dönemine ait anıların çoğu, bu normların belirlediği sıralamaya uygundur. Liseye başladığımız gün, mezuniyet töreni, düğün vb. spesifik anılar daha iyi muhafaza edilir.

Anımsama Tepesi Anılarının Ortak Özellikleri

  • Genellikle olumlu anılardan oluşur.
  • Sadece otobiyografik anılarla ilgili değildir. Kamusal anılarda da ortaya çıktığı, araştırma bulguları doğrulanmıştır. Önemli olan olayın büyüklüğü ve insanda ortaya çıkardığı duygusal tepkidir.
  • Başka bazı araştırmalar ise anımsama tepesinin yaşamın tek bir periyoduna ait olmadığını göstermiştir. Araştırmaya katılanlara, belirli yaşamsal olaylara dair hatıraları sorulduğunda, anımsama tepelerinin tipik olarak 10 yaşa kadar veya 15-30 yaş arasındaki bir döneme ait olduğu görülmüştür. Araştırmaya katılanlara bir kelime verilip, bu kelimeye dair en eski anıları sorulduğunda artık kültürel normların etkisinin ortadan kalktığı, anımsama tepesinin daha erken yaşlara taşındığı görülmüştür. Hatırlama ipucu olarak “koku” kullanıldığında ise anımsama tepelerinin daha da erken, sözlü olarak kodlanmamış anılara kadar geri gittiği gözlemlenmiştir.

Sonuç;

Hafıza üzerine yapılmış onca araştırmaya, hafıza araştırmacılarının onca açıklamasına karşın insan hafızası pek çok yönü ile gizemini korumaktadır. Neleri hatırlayacağımızı neleri unutacağımızı hesaplamanın bir yolu henüz keşfedilmemiştir. Aynı şekilde hiçbir teori ya da yasa neyi niçin hatırladığımızı neyi niçin unuttuğumuzu bildiğini iddia edemez. Anımsama tepesi de hafıza araştırmalarının esrarını kesin olarak çözemediği olgulardan biridir.

Kaynaklar:

Benzer Kanıtlar